HDP Sözcüsü Bilgen: Efrin Türkiye'yi yeni bir darbe pratiğine sokar 2017-12-13 08:22:33 ANKARA - HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, Efrin konusunda uyarıda bulunarak, "Eğer birileri Erdoğan'a bunu telkin ediyorsa 'mutlaka girmen gerekiyor Türkiye'nin güvenliği bunu gerektiriyor' diyorsa Erdoğan şundan emin olsun ki 15 Temmuz'un bir benzerini başka bir çevre kendisi için hazırlıyordur" dedi.  Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ayhan Bilgen, Meclis'te bir araya geldiği bir grup gazeteciye gündemdeki sıcak başlıklara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Başbakan Binali Yıldırım'ın kayyum ve belediye başkanlarının görevden alınmasıyla ilgili "HDP'lilerin özel durumu var" sözlerini aynı zamanda bir itiraf olduğuna işaret eden Bilgen, "Bizimle ilgili kısmı şüphesiz artık bunu çok net biçimde, bu süreci bu noktaya getirebilmelerinin aslında mantığını dün deşifre ettiler. İlk DBP'li belediyeler görevden alındığında, sadece iktidardan değil muhalefetten de ciddi tepki olmadığı içindir ki iktidarın kendi içinde de 'metal yorgunluğu' diyerek canının istediğini yapma eğilimi bu kadar rahatça gerçekleşti. Büyükşehirlerin belediye başkanları görevden alındı. Bu hafife alınır bir şey değil. Türkiye toplamı açısından da görevden alınmış belediyelerin toplam nüfusuna baktığınızda ciddi bir kesimin kullandığı oy yok sayıldı. Aynı şekilde CHP'ye de bu sürecin gelip dayanmış olması çok net biçimde yerel demokrasinin yok sayıldığını gösteriyor. Bunu ister kriminalize ederek yapın isterseniz kendi içerinizde gizli ayıklamaları bu şekilde sunmaya kalkın ya da muhalefete de ders vermek için araçsallaştırın. Çok net bir fotoğraf var; AKP iktidara geldiğinde seçilmiş valililer vadediyordu, şimdi atanan belediye başkanlarıyla Türkiye yönetiliyor" ifadelerini kullandı.     'SORUN HENDEK DEĞİL HALKIN SEÇTİĞİNİ TANIMAMADIR'   Belediye başkanlarının görevden alınmasıyla fiilen o halkın yok sayıldığına vurgu yapan Bilgen, "Yerel demokrasi yoksa orada demokrasi yoktur. Demokrasinin beşiği belediyelerdir. Belediyelere yapılan tabi ki bizim belediyelerimizle başlayan Ekim 2016 hatta öncesinde başlayan süreç de asla hendeklerle bahanesiyle örtülecek bir süreç değildir. Kamuoyunun burada manipüle edildiğini özellikle belirtmek isterim. Devletin kendi açıklamalarında da hangi ilçelerde hendek olduğuna dair bilgiler var; ama görevden alınan belediye başkanları kıyasladığınızda bunun sadece manipülasyon olduğunu görürsünüz. Burada sorun hendek değil sorun çok açık biçimde halkın kendi seçtiğini tanımamadır. AKP'li belediye başkanı görevden alındığında meclisin içerisinden görevlendirme yapılıyor. Ama DBP'li belediye başkanı görevden alındığında kaymamak ya da vali yardımcısı görev alıyor" diye konuştu.    'SURİYE'DE HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK'   Türkiye'nin Suriye politikasında gelmiş olduğu noktayı da değerlendiren Bilgen, şunları söyledi: "Başbakan şunu beyan etmiş oldu; her ne kadar tartışma Efrin eksenli seyrediyor olsa da görünen o ki Suriye'de bundan sonra tekrar eskiye dönecek olan tek şey Süleyman Şah Türbesi. Onun dışında hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Dolayısıyla da Süleyman Şah'ın türbesinin dışında Suriye'nin geldiği durumu kabullenmektir yapılması gereken şey.    Hangi ülke engellemeye çalışırsa çalışsın eğer Suriye'de bir barış olacaksa mutlaka öncekine nazaran halkın kendi geleceğiyle ilgili kararları verebileceği bir yönetim modeli olacak. İkincisi de merkezi yönetimde bütün dinamikler temsil edilecek. Nusayriler de Sunni Araplar da Kürtler de herkes temsil edilecek. Bu dünyanın her yerinde çatışmalı süreçten, iç savaştan çıkışın temel formülüdür. Bu ikisi olursa hem toprak bütünlüğü hem demokratikleşme sağlanır. Yoksa siz bir tercih yapmış olursunuz ve sizin toprak bütünlüğü sandığınız şey aslında eski tek tipleştirici Baas rejimi ise bunu bu vakitten sonra uygulamayacağınıza göre işi zor sokmuş olursunuz."    'EFRİN TÜRKİYE'Yİ YENİ BİR DARBE PRATİĞİNE SOKAR'   Türkiye'nin Efrin'e dönük bir operasyonu sürekli gündeme getirmesine dair AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a uyarıda bulunan Bilgen, Efrin'e dönük olası bir operasyonunun Türkiye'yi yeni bir darbe pratiğinin içerisine sokacağına dikkat çekti.    Bilgen, şu değerlendirmelerde bulundu: "Trump'ın Kudüs mesajıyla elde etmek istediğiyle Türkiye'nin Efrin'e biçtiği rol birbirine benziyor. İç politikadaki tıkanıklığı kendi güvenlik sorunuymuş gibi görme, böyle algılanmasını sağlama çabasıdır. Şüpheniz aynı değil İsrail politikalarının Amerikan politikasındaki belirleyiciliği ortada ama şu anlamda kıyas yapmak mümkün. Türkiye açısından da İsrail sempatisi ne kadar belirleyici ise Amerika politikasında, Türkiye açısından da Kürt fobisi o kadar belirleyici. Tersine denklem kurulmuş durumda. O korkuya oynamak Türkiye iç politikasındaki başka gerilimleri örtmek için araçsallaştırılıyor. Efrin'in Türkiye'nin güvenliği sorunu gibi algılandığı kanaatinde değilim.    Türkiye'de toplumu Efrin'e odaklamak muhtemelen içerideki başka tartışmaları bastırmak açısından son derece etkili bir yöntem. Bu bir maceraya da dönüşebilir. Bir çılgınlık, deneme de yapılabilir ama şunu çok net söyleyebiliriz; bunlar başka sonuçlar doğurur. Uluslararası aktörler de göz yumabilirler. Ama bir sıcak çatışmaya taraf olmak, bir kara gücü sokmaya kalmak sadece Suriye'nin geleceğine dair dengeleri altüst etmez Türkiye iç politikasını da altüst eder. Daha açık tarif edersek; Türkiye'yi yeniden bir darbe pratiğinin içerisine sokar. Eğer birileri bunu Erdoğan'a telkin ediyorlarsa 'mutlaka girmen gerekiyor Türkiye'nin güvenliği bunu gerektiriyor' diyorlarsa Erdoğan şundan emin olsun ki 15 Temmuz'un bir benzerini başka bir çevre kendisi için hazırlıyordur. Efrin'de sadece bunun bir önüne uzatılmış havucu olabilir. Başka hiç bir rol oynamaz."    'BAHÇELİ KENDİ ÇIKMAZINA BAHANE ARIYOR'   MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından ortaya atılan ittifak tartışmalarına ilişkin Bilgen, "Bahçeli kendi çıkmazına bir bahane arıyor. Bir formül arıyor. Bunun için de son derece ulvi bir hedef çizmeye çalışıyor. Kim kimle ittifak yapmak istiyorsa yapabilir bizim üzerimizden böyle bir argüman oluşturmanın ikna edici tarafı olmaz. Bu başka bir ötekileştirici cephe oluşturma çabasıdır. MHP ne kadar kendisine ihtiyaç olduğunu hissettirmenin başka yöntemlerini bulmalı. Biz kendi rotamızı çizerken kimin nerede olduğuna bakmayız, ilkelerimize bakarız. Bizim açımızdan Türkiye'nin OHAL'den kurtarılması, gelecek seçimlerin en temel ilkesel tercihleri olacaktır. Yeni seçim sistemine göre de biz çok iddialı biçimde seçimlere gireceğiz ve sürpriz yapacağız. OHAL konusunda duyarlı, demokratikleşme konusunda cesur her çabayı diyalog kurulabilecek siyasi dinamikler olarak görürüz" diye konuştu.    Bilgen, şöyle konuştu: "Bu seçim sistemini koalisyonları bitirecek diye bize pazarladılar. Ama referandumda 'evet' kampanyası yürütürken bunu gerekçe gösterenler referandum geçer geçmez kendi yaptıklarını biraz geç anladılar ki koalisyon formülleri arayışına girdiler. Bizim açımızdan en azından ilk tura çok güçlü çıkmak ve Türkiye'yi gerçekten otoriterleşerek bir iç savaşa sürüklenme ile demokratikleşip barışını inşa etme arasında bir tercih olarak görüyoruz. Türkiye siyaseti böyle bir yol ayrımında. Biz o iki tercih arasında nerede durduğumuzu çok net biçim biliyoruz."   'OHAL'E KARŞI GÜÇLÜ BİR İRADE ORTAYA KONULMALI'   HDP'nin gündeminde ittifakların değil Türkiye'nin OHAL'den kurtarılarak demokratik seçim ortamına nasıl kavuşturulacağının olduğunun altını çizen Bilgen, "Türkiye bu koşularda seçime gittikçe bunun karşısındaki arayışlar da değerli olacaktır; fakat Türkiye'nin bu yapısal sorununu çözmeye yetmeyecektir. Türkiye'de demokratikleşmeye dair derdi olan herkesin şimdiden şunu deklare etmesi gerekir; OHAL bir kalıcı yönetim pratiği haline gelsin mi? Hayır bunu biran önce aşalım. Bizim kiminle yol yürüyeceğimiz bugün OHAL karşısında tavırlar olacaktır. Bugün renk vermemeyi tercih edenlerin biraz erken şapkayı önlerine koyması gerekiyor. Türkiye bu zor süreci biraz sancılı atlatacaktır. Bu en zor döneminde ortaya koydukları tavırlar gelecekte hak edeceği yeri belirleyecek. Bizim açımızdan CHP de İyi Parti de Saadet Partisi de AKP içerisinde rahatsız olan çevreler de başka bir buluşma gerçekleşmeli diyenler de OHAL'e odaklanmalı ve OHAL'e karşı güçlü bir irade ortaya koymalılar. Yoksa 'Abdestsiz namaz olur mu?' sorusunun cevabı gibi 'OHAL'de seçim olur mu biz yaptık olduya dönüşür iş. Bunun hiçbir şekilde meşrutiyeti olmayacaktır" diye kaydetti.     'ERKEN SEÇİMİN TARİHİ DEĞİL KOŞULLARI ÖNEMLİDİR'   Erken seçim olasılığına da değinen Bilgen, "Bu ortam içerisinde meseleyi sadece partilerin bir puan oylarını artırma gibi tartışmak doğru bir tartışma olmaz. Türkiye'yi bu tıkanıklıktan nasıl bir seçim kurtarırı tartışmak lazım. Her seçim kurtarmayabilir. Seçime yüklenen rol tam tersine dönebilir eğer bir demokratikleşmeyle seçim planı yapmıyorsanız. Tarihinden daha önemlisi hangi koşullarda gerçekleşeceğidir. Bizim açımızdan yarın olacakmış gibi hazır olmak hiç olmayacakmış gibi bir ihtimali de dikkate alarak sadece parlamento mücadelesini değil bütün toplumsal mücadele alanlarını harekete geçirmek zorundayız" tespitlerinde bulundu.    KONGRE SÜRECİ   HDP'nin en geç Şubat ayında gerçekleştirmeyi planladığı olağan büyük kongresine dair çalışmaların başladığını da aktaran Bilgen, eş başkanlık konusundaki isim tartışmalarına da şu sözlerle nokta koydu: "Bir takvim var ve o takvim çerçevesinde çalışmalarımızı yürütüyoruz. Tüzüğe göre de biz de iki dönem ile ilgili düzenlemenin kimleri kapsadığı çok net. Birinci olağanüstü kongre ile ya da ikinci olağanüstü kongre ile yönetime gelmiş arkadaşlarımız iki dönemini doldurmuş olmuyor. Biz şu anda kim görev alabilir, kimlerle gidilecek tartışmasını yapmıyoruz. O aşamaya daha gelmedik. Kongreyi ne zaman yapacağımız tartışmasını ilk defa yaptık. Parti Meclisi’nden sonraki ilk MYK'mızı da bu Perşembe günü yapacağız. MYK muhtemelen biraz daha somut tartışacak. Çünkü bir alt komisyon çalışması var. Bu hazırlıklar doğrultusunda MYK'de bir kongre komisyonu kurulacak. Biz şu yol haritasını her halükarda işleteceğiz; Türkiye HDP'nin iki yıl önce kongre yaptığı dönemde de değil. Türkiye başka bir süreç yaşıyor, başka bir yere sürükleniyor. Bütün tartışma süreçlerini işleterek kongreyi yaptık, yine aynı yöntemle yapacağız. Şu anda önümüzdeki MYK'da komisyon kurulup takvimleşir ve sizinle paylaşılır. Biz arama toplantıları planlıyoruz.    Farklı toplumsal kesimlerle arama toplantıları, yuvarlak masa toplantıları yaparak 'Kongreye giderken nasıl bir HDP' sorusuna onlarla birlikte olgunlaştırmaya çalışacağız. Bölge toplantıları yapacağız. Kongreye gitmeden önce merkezi iki konferans da yaparak bu süreci tamamlayacağız. HDP değişimden kaçacak bir hareket değildir. Kendisi değişmedikçe değişmeyeceğini bilen bir harekettir. Demokratik değişime bu anlamı yükleyen bir parti. Dolayısıyla da kendisini bu anlamda yenileme, güncelleme politik söylemini gözden geçirme ve bu doğrultuda bir örgütlenme biçimi ortaya koyma. Eksikliklerimiz var bunlarla ilgili özeleştirilerimizi yapacağız. Yeni düzenlemeler, uygulamalar geliştirmeye çalışacağız. Hem söylem ve politik duruş tartışması hem örgütlenme modelimizle ilgili reforme edilmesi gereken şeyleri tükettikten sonra döneceğiz orada hem eş başkanlıklar için Parti Meclisi üyelerinin belirlenmesi için şimdiye kadar ki kongrelerimizdeki yöntemimiz neyse aynı yöntemle hem öneriler alacağız hem aday olan her arkadaşımız bu iradesini ortaya koyacak. Sonrasında bileşenlerin de iradelerinin dikkate alınacağı bir süreç sağlanacak."    'BAHÇELİ'YE KATILIYORUZ!'   Bilgen, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ortaya attığı "seçim barajı düşürülmeli" tartışmalarına ilişkin ise, "Barajla ilgili Bahçeli'nin itiraflarına katılıyoruz. Barajın bu ülkeye neden bu kadar ağır bedel ödetilerek utanç verici bir düzeyde dayatıldığını Bahçeli çok açık biçimde söyledi. Bizim içindi, anlamsızlaştı. Biz kimin için olduğuna bakmaksızın söylüyoruz bundan faydalanması gereken Bahçeli de olsa bir başkası da olsa bizim için anlam ifade etmiyor. Biz ilkesel olarak barajsız bir seçimden yanayız. Temsilde tam adaletin istikrara hizmet edeceğini düşünüyoruz. Bizim açımızdan sıfır barajlı bir sistem ilkesel bir tercihtir. Bu HDP oylarında düşüşe sebep olurmuş falan bizim öyle bir derdimiz yok. Türkiye demokrasisi kazansın. Bir takım korkular üzerine kazanmak saikiyle siyaset yapmıyoruz. Tam tersine Türkiye'deki en küçük grubun bile kotalarla temsilinden yanayız. Erdoğan mümkün olduğunca kendisiyle referandumda birlikte hareket edenleri ucuza kapatmak istiyor. Kendisi ne veriyorsa ona razı etmek istiyor. Onun lütfedeceği vekil sayısı Türkiye siyasal tarihinde hiçbir şey ifade etmeyebilir; ama bazılarını tatmin edebilir. Meclis'e girme hevesiyle hareket edecek bütün ilkelerini altüst edecek bir takım siyasi hareketler açısında bir lütuf olabilir bir milletvekili almak büyük bir kazanım olabilir onlar açısından. Politik fotoğrafı okumayıp kendi programlarının tam tersi bir ittifakın içerisinde olabilirler. Bu onların tercihidir. Bizim hesabımız böyle bir hesap değil kim ne vaat ediyor bilmeyiz ama biz ilkesel olarak barajsız bir seçimi Türkiye'nin hak ettiğini düşünüyoruz" sözleriyle değerlendirdi.    MA / Hayri Demir