Koçyiğit: Muhalefet tecrit konusunda iktidarla aynı paydada 2019-01-14 10:46:33   ANKARA – Kardeşi ile görüştürülmesinin PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kalktığı anlamına gelmediğini söyleyen HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, AKP Hükümeti’nin bu hamle ile tecride karşı büyüyen toplumsal direnişi kırmayı amaçladığını ifade etti. Koçyiğit, muhalefeti de tecrit konusunda iktidarla aynı paydada buluşmakla eleştirdi.   Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi 68’inci gününde. Türkiye cezaevlerinde 200’den fazla siyasi tutuklunun da dahil olduğu açlık grevi eylemi dolayısıyla en son 11 Eylül 2016 tarihinde Kürt siyasetçilerin başlattığı açlık grevi sonrasında kardeşi Mehmet Öcalan ile görüşen Öcalan, 852 gün sonra yine kardeşiyle görüştü.   Yapılan bu görüşme sonrası gözlerin çevrildiği cezaevlerinden gelen mesajda, tecridin bütünüyle kaldırılmamış olunması nedeniyle açlık grevlerinin devam edeceği ifade edildi.   Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) Ankara’da hafta sonu gerçekleşen 9’uncu Genel Kurul’unda Sedat Şenoğlu ile birlikte yeniden Eş Sözcü olarak seçilen Gülistan Kılıç Koçyiğit, Leyla Güven’in eylemini, İmralı’daki tecrit ve son gerçekleşen İmralı ziyaretine dair MA’ya konuştu.   Güven’in öncülük edip, diğer cezaevlerine yayılan açlık grevi eylemlerinin çok anlamlı olduğunu dile getiren Koçyiğit, “Güven’in tek talebi var o da Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması ve sistematik aile, avukat veya heyet görüşmesinin tesis edilmesidir. Bu aslında normal bir hukuk devletinde kendiliğinden işlenmesi gereken bir mekanizmadır. Her insanın temel haklarından birisi aile, avukat görüşünün bir şekilde kendisini ifade edebileceği kanallar olması gerekiyor” dedi.   ‘İMRALI’DA YASADIŞI İZOLASYON VE TECRİT VAR’   İmralı Cezaevi’nde özel bir sistemin devrede olduğunu ifade eden Koçyiğit, Öcalan’ın 20 yıldır tecrit altında olduğuna dikkat çekti.    Yalıtılmış ve özel olarak inşa edilen İmralı’da mutlak tecridin hakim olduğunu belirten Koçyiğit, bunu şu sözlerle tanımladı: “Bu tecrit sayın Öcalan şahsında Kürt halkına, barışa, demokrasi güçlerine yönelik bir tecrittir. En önemlisi insanlığa yönelik bir tecrittir. İmralı tecridi, Türkiye hukuk sisteminin çöktüğünün, devlet sisteminin çöktüğünün, ortada devlet diyeceğimiz resmi kurumun muhataplık açısından aslında yavaş yavaş ortadan kalktığını gösterir. Çünkü normal bir devlette hukuk egemen olur, hukukun üstünlüğü olur, ulusal ve uluslararası hukuk sizi bağlar ve siz her koşulda buna uyarsınız. Türkiye’ye baktığımız da keyfi, yasadışı izolasyon ve tecrit var. Bu yasa dışı izolasyon ve tecride karşı ise, sayın Leyla Güven ve diğer tutsaklar açlık grevine girdiler.”   ‘TÜRKİYE’NİN GELDİĞİ NOKTA’   Başlatılan açlık grevinin Türkiye’nin geldiği noktanın da göstergesi olduğu yorumunda bulunan Koçyiğit, “İnsanlar en hukuki, en vicdani talep için bile açlık grevi yapmak zorunda kalıyor. Bedenini açlığa yatırıyor bu sesi duyurmak için, bu insanlık dışı muameleye son vermek için. Aslında bir devleti kendi hukukuna davet ediyor ve diyor ki; ‘yasana, anayasana uy.’ Buna uymaya davet eden bir çağrı var. Devlet daha fazla hukuk dışına çıkmak istemiyorsa, gerçek anlamda ortada muhatap almamızı istediği bir devlet varsa bunun gereğini yapmalıdır. Bunun gereği yasaları, hukuku uygulamaktır. Bunun dışındaki her şey hukuk devletinin kalmadığını gösterir” ifadelerini kullandı.   ‘KÜRTLER ÖCALAN KONUSUNDA ÇOK HASSAS’   HDK Eş Sözcüsü, Kürtlerin Öcalan’a uygulanan tecrit konusunda çok hassas olduğunu da vurguladı.   “Milyonlarca insanın irademdir dediği sayın Öcalan, Kürt sorununun barışçıl yollarla çözülmesi için çaba harcamış. 2013 -2015 yılları arasında tek bir insanın dahi yaşamını yitirmesini engellemiş ve Türkiye’de tüm halkların eşit, barışçıl bir şekilde yaşamasını ön gören bir şey ortaya koymuştur” diyen Koçyiğit, devamında şunları kaydetti: “Şimdi Sayın Öcalan’a bir alelade tutsağa yaklaşır gibi ya da bir siyasi mahkuma yaklaşılır gibi yaklaşılamaz. AKP’nin bu hassasiyeti görmesi gerekiyor. Gerçek anlamda ateşle oynadıklarını anlamalılar. Kürt halkının bu anlamda Sayın Öcalan’a yönelik tutumu nettir. 1999 yılındaki komplo sürecindeki eylemsellikler bu iktidara bir şeyleri hatırlatmalı. O dönemde insanların kendini yaktığı görüntüler hala hafızamızda. Yüzlerce insan bedenini ateşe verdi. Şimdi böyle bir noktada barışı inşa etmek için sorumluluk üstlenen ve akan kanı durdurabilecek yegane insan olan Sayın Öcalan’ı izole etmek ‘Ben barış istemiyorum, savaş istiyorum’ demektir. ‘Kürt sorununda, Alevi, kadın sorununda barışçıl yollarla çözümünü istemiyorum’ demektir. Bize zorla savaşı, çatışmayı dayatan bir zihniyetle, hükümetle, AKP-MHP faşizmiyle karşı karşıyayız.”   ‘AKP-MHP FAŞİZMİ GÜVEN’İN YAKTIĞI MEŞALE İLE AŞILACAK’   Bu nedenle sergilenen direnişin kendilerine yol gösterdiğini vurgulayan Koçyiğit, “12 Eylül karanlığı ve faşizmi nasıl Diyarbakır zindanlarındaki arkadaşlarımızın öncülüğüyle aşıldıysa bugün de sayın Leyla Güven’in yaktığı meşale ve direnişle aşılacaktır. Biz bu direnişe inanıyoruz ve bu direnişin talepleri bizim talebimizdir. Yan yana durarak AKP-MHP faşizmini yıkalım” diye belirtti.   ‘HERKESİN HUKUKSUZLUĞA BOYUN EĞMESİ İSTENİYOR’   Koçyiğit, PKK liderinin kardeşi Mehmet Öcalan ile görüştürülmesine dair ise şunları söyledi: “AKP sürekli bizi sınıyor. Sürekli bize hukuksuzluk, kanunsuzluklar dayatıyor. Çok uzun bir süredir de hukuksuzluğu temel bir norm haline getirdi. Hukuksuzluk bir sistem haline gelmiş durumda ve herkesin de buna boyun eğmesini, teslim olmasını bekliyor. Bu anlamda bu tecride karşı başlayan mücadele bir karşılık buldu ve bir görüşme gerçekleşti. Bu görüşme çok önemli ve değerli. Bütün bir Türkiye kamuoyu çok kaygılı bir bekleyiş içerisindeydi bu kadar süredir uygulanan bir mutlak tecritten sonra sağlığına ilişkin Sayın Öcalan’a dair kaygı vardı. En azından tüm Türkiye kamuoyu Sayın Öcalan’ın yaşadığını, sağlıklı olduğunu öğrenmiş oldu. Ama mesele bununla çözülmüyor.”   ‘KABUL ETMİYORUZ’   Türkiye hukuk sisteminde Öcalan’ın hem aile, hem avukat görüş hakkı olduğunu ancak bunun kullandırılmadığını Koçyiğit, “Şimdi tüm bu hakları kullandırmayıp, 68’inci gününe varan açlık grevinden sonra bir görüşü bize lütuf gibi sunan, ‘işte görüştürdük ya daha ne istiyorsunuz’ diyen anlayışı kabul etmiyoruz” diye belirtti.   ‘TOPLUMSAL DİRENİŞİ KIRMAK İÇİN HAMLE YAPILDI’   Koçyiğit, açlık grevleri başladığı günden bu güne hiçbir devlet yetkilisinden tek bir söz duymamaları üzerinde de durdu.    Koçyiğit, “Devlet burada haksız ve bunun karşısında söyleyecekleri söz yok. Bakın yetkililerden kimse çıkıp bir açıklama yapmış değil. Bu kadar haksızlık oldukları bir pozisyonda ve toplumda da biriken öfke karşısında direnişin toplumsallaşacağını gören AKP o toplumsal direnişi kırmak için hamle yaptı. Ama mesele burada ısrarcı olmaktır. Tam da Amed’de başlayan ve herkese umut olan direniş hattının derinleşmesi gerekiyor ki biz gerçekten hem İmralı’daki hem de toplumun üzerindeki tecridi kırabilelim. Sayın Leyla Güven ve cezaevleri bize nerde durmamız gerektiğini gösterdi” dedi.   ‘TAHAHHÜT VERİLMELİ’   Açlık grevine dair taleplerin karşılanmadığını altını çizen Koçyiğit, “Bu aile görüşünün sürekli olup, olmayacağını bilmiyoruz. Buna dair hükümet kanadından bir taahhüt ve açıklama yok. Hükümet yetkilileri tarafından ‘evet tüm haklarını kullanabilecekler, haftalık aile, avukat görüşünü, telefon ve mektup haklarını kullanacaklar’ denilmesi gerekiyor. Bunu kamuoyuna deklare eder ve bunu sistematik yaparlarsa sanırım o anlamda yeni bir şey olduğu konuşulabiliriz. Mevcut durumda yeni bir şey yok sadece bir aile görüşü yapıldı. O da çok sınırlı bir görüş bu tecridin kırıldığı anlamına gelmiyor” ifadelerinde bulundu.   MUHALEFETE ELEŞTİRİ   HDK Eş Sözcüsü Koçyiğit, Güven’in başlattığı açlık grevine dair sessizliğini koruyan muhalefete de eleştirilerde bulundu.   Koçyiğit, muhalefete dair “Bu noktada iktidarla aynı paydada buluştuklarını görüyoruz. İktidarı ve muhalefetiyle Kürt halkının taleplerine, mücadelesine, eşitlik ve özgürlük yürüyüşüne sessiz kalan, kör olan bir muhalefet karşı karşıyayız. Eğer hukukun üstünlüğü tesis edilmek, demokrasiye dönük adım atılmak isteniyorsa başta ana muhalefet partisi ve tüm muhalefet partilerinin Leyla Güven’e ses vermesi aynı zamanda İmralı tecridin kalkması içinde harekete geçmesi gerekiyor. AKP- MHP iktidarını geriletmenin yolu Kürt halkının taleplerine ses vermek, insani, haklı, meşru taleplerini görünür kılmak ve tecridi kınamaktan başlamaktır. Tecridi kınamayan, tecride söz söylemeyenin demokrasiden, barıştan yana söyleyeceği sözün geçerliliği yoktur. Suya yazılmış yazı gibidir. Bu anlamda halkımız bu süreci hassasiyetle takip ediyor ve bu halkımızın hafızasına kazılıyor” dedi.