Koçyiğit: Yürütülen savaş ‘özgür Kürt’e karşıdır 2022-06-04 09:31:26   ANKARA - Kürt coğrafyasında yürütülen savaşın “özgür Kürt”e karşı olduğunu belirten HDP’li Gülistan Kılıç Koçyiğit, Kürtlere tahammülün olmadığını söyledi.   Türkiye’nin Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) desteğiyle Zap, Avaşin ve Metina’ya yönelik 17 Nisan’da başlattığı saldırılar sürerken, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kuzey ve Doğu Suriye’de Til Rifat ve Minbic’e yönelik de saldırı başlatılacağını duyurdu. Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği sürecini fırsatta çevirmek isteyen Türkiye, Efrin, Girê Spi ve Serêkaniyê’de olduğu gibi ABD ve Rusya’dan Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik bir saldırıya “olur” almak istiyor.   Halkların Demokratik Partisi (HDP) Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, siyasette yaşanan gelişmeler, , iktidarın, muhalefetin durumunu, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik olası saldırılar ve 2023’e ilişkin değerlendirmelerde bulundu.      2023’ün tarihsel bir eşik olduğuna dikkat çeken Koçyiğit, hem iktidarın hem muhalefetin hem de ötekileştirilenlerin kendi cephesinden de farklı anlamlar taşıdığını belirtti. Yüzyıl boyunca inkar edilen, asimilasyona uğrayan ve anayasal haklarından yoksul bırakılan Kürtler için yeni yüzyılın kölelikten kurtulma, anayasal statü elde anlamı taşıdığını dile getiren Koçyiğit, “AKP-MHP açısından bambaşka bir cumhuriyet tahayyül ediliyor. Cumhuriyeti ortadan kaldırmak isteyen onun yerine kendi bakış açısıyla daha dinci, milliyetçi, cinsiyetçi, militarist, selefi bir devlet kurmak istiyorlar. Cumhuriyetten ziyade yeni bir Osmanlı, bir Neo-Osmanlı devamı yapmaya çalışan bunun için belirli kotlar oluşturmaya çalışan akıl var” dedi.   CHP’NİN TUTUMUNA TEPKİ    AKP-MHP’nin tek adam rejiminin kalıcılaşma, iktidarını perçinleştirme ve otokrasi inşa etmeye doğru gittiğini dile getiren Koçyiğit, muhalefetin iktidarın dış politikayla iktidarını devam ettirme hamlesine destek olmasını eleştirdi. CHP’nin son tezkerede hayır oyu kullanarak, olumlu bir adım attığını ancak Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırılarda ise bir kez daha “devletçi bakış açılarını” gösterdiğini söyledi. Türkiye’deki muhalefetin kendini sadece AKP-MHP iktidarına karşı olmaya indirgediğinin altını çizen Koçyiğit, “Bugünkü politikaların yürütücüleri AKP-MHP’dir. Ancak burada sistemsel bir tartışma yürütmek gerekir. Bugün CHP, demokratik bir cumhuriyet istiyorsa, Kürtlere, kadınlara, Alevilere, bir sözü olmalı” diye belirtti.    ‘RİSK ALAN BİR YAKLAŞIMA İHTİYAÇ VAR’   Savaş politikalarında Kürt sorununun önemli bir eşik olduğunu ifade eden Koçyiğit, “Kürt sorunun demokratik yollarla çözümü mümkün iken, bu daha az maliyetli iken, bu insanların canını koruyup, yaşamalarını sağlayacak iken savaş politikalarını desteklemek, tahayyül edilen demokrasinin eksik bir demokrasi olduğunu, kendisi için bir demokrasi olduğunu, Kürde, Alevi’ye demokrasi getirmeyeceğini görebiliyoruz. Onun için yüz yıllık kodların değişmesi gerekiyor. Demokratik bir cumhuriyetten bahsediyorsak bunun içerisinde bütün halkları, inançları, toplumsal kesimleri gören, bunların Anayasal statüsünü tanıyan ve Kürt sorunu gibi kadim bir sorunun da demokratik yollardan çözümü için elini taşın altına koyan, siyasi risk alan, cesaret gösteren bir yaklaşıma ihtiyaç var. Yoksa mevcut söylemlerin açıkçası bizim tatmin etmediğini, Kürt sorunun demokratik çözümü içinde umut var görmediğimizi ifade etmek gerekiyor” şeklinde konuştu.   ‘POST AKP DÖNEMİ YARATILMAK İSTENİYOR’   Uluslararası güçler ve Türkiye’deki sermayenin AKP ve Erdoğan’dan yüzde yüz vazgeçtiğine dair emareler olmadığını ancak toplumda ciddi bir itiraz yükseldiğine de vurgu yapan Koçyiğit, şöyle devam etti: “AKP’nin kan kaybı var. Oy kaybediyor. Büyük bir yönetim krizi var. Bütün bu krizlerin müsebbibi olan bir AKP gerçeği var. Geçiş için de bir post AKP dönemi yani AKP sonrasına dönük bir hazırlık süreci olduğunu da görüyoruz. AKP sonrası içinde en az, AKP kadar kullanışlı, Erdoğan kadar dış politikada aynı atraksiyonları yapabilecek, Kürt sorununda güvenlikçi anlayışını devam ettirecek, barışa meyil etmeyecek bir yeni dizaynın peşinden koşulduğunu görüyoruz. Bir Erdoğan gidecek ise onun yerine gelecek kişi ya da kişilerin de Erdoğan kadar bu süreci yürüteceği aklının olması yönünde kurgu olduğunu, Türkiye’nin buna doğru yönlendirilmeye çalışıldığını görüyoruz.”   ‘MESELE KÜRT’   Yeni dizayn içinde Kürt meselesinin belirgin önem taşıdığına dair tespitlerini sürdüren Koçyiğit, “Gelecek kişi de Erdoğan gibi Kürtlere taviz vermeyen, Kürtlerle barışmayan, Kürt sorununda demokratik çözümü tercih etmeyen, masaları deviren, 4 parça Kürdistan’ı Misak-I Milli olarak gören, sömürgeleştirmeye, işgal etmeye çalışan bakış açısının gelmesini istiyor. Devletin belirli odakları ve güçleri bunun için bir dizayn içerisinde. Bunun bir pazarlığı, kargaşası, krizinin yaşandığını görüyoruz. Bu dönem dönem CHP’de belirli adaylar üzerinden kendini gösteriyor. Fakat temel mesele Kürtler, Kürt sorunu.” dedi.   ‘ORTADOĞU’DA GÜÇ OLMAK İSTİYORLAR’   Türkiye’nin kapitalizm içerisine girdiği krizle birlikte çıkardığı savaştan faydalandığının altını çizen Koçyiğit, “Bugün Ortadoğu’da kaosun, Rusya ve Ukrayna savaşının nedeninin temelinde de kapitalizmin krizi vardır. En nihayetinde o kapitalizmin öncü güçlerinin, uluslararası emperyal güçlerin krizi aşmaya dönük yaklaşımıdır. Ukrayna ve Rusya krizi arasındaki savaşı olarak okuyan yoktur. NATO ile Rusya arasında yaşanan bir gerilim var. Sovyet Rusya’nın dağılmasıyla birlikte NATO’nun ısrarla gelişmeye devam etmesi, 17 ülkeyi üyeliğe yeniden Kabul etmesi, Rusya’nın sınırlarına kadar gelinmesi, üstler kurulması ve biyolojik silah geliştirilmesine dair üstler kurulmasına yönelik bir tepki olarak ortaya çıktı. Aynı şekilde Ortadoğu meselesinde de Ortadoğu’ya hakim olan dünyaya hakim oluyor. Bugün ABD’nin, AB’nin kendisi ve tüm uluslararası güçler Ortadoğu’da güç olmak, tahkimat yapmak istiyorlar ve şekillendirmek istiyorlar” diye konuştu.   ‘TÜRKİYE KOÇBAŞI OLARAK KULLANILIYOR’   Ortadoğu’da birinci dünya savaşı ardından cetvellerle çizilen sınırlar ve oluşturulan ulus devletlerin oluşturduğu krizlerin devam ettiğini aktaran Koçyiğit, ekledi: “ABD’nin Irak savaşından sonra bölgede zayıflayan hegemonyası, Suriye savaşında hegemonya kaybının kendisi, Afganistan’dan çekilmek zorunda kalması, Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi ile savaşın dengesinin değişmesi, bütün bunlar bu kaosun parçalarıdır. Rusya-Ukrayna savaşı başlamışken başta ABD olmak üzere İngiltere ve diğer uluslararası güçler bunu fırsat bilerek, Ortadoğu’da kendi istedikleri bir şekillendirmeyi yeniden yapmak istiyorlar. Burada da Erdoğan ve Türkiye’yi koçbaşı olarak kullanıyorlar. Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik önemi yani Ortadoğu, Asya ve Avrupa’yı bağlayan köprü konumunda olması nedeniyle yeniden NATO içerisinde bir görev biçildiği, NATO’nun ileri karakolu olarak kullanılmaya çalışıldığını görüyoruz. Bu nedenledir ki bugün Güney’deki savaşa kimyasallar kullanılmasına rağmen kimse ses çıkarmıyor. Savaş suçları işlenmesine rağmen bugün hem KDP’nin hem de uluslararası güçlerin sessiz kalmasında Türkiye’ye biçilen yeni rol ve o role karşılık verilen sus payı var.”   ‘KÜRT HALKI YİNE HEDEFTE’   Bir kez daha Ortadoğu’nun kaynaklarını sömürmenin devreye konulduğunu ifade eden Koçyiğit, “Avrupa’nın Rusya gazı ve enerjisine bağımlılığının kendisi Rusya-Ukrayna savaşında krize döndü. Avrupa Birliği ülkesi Rusya’ya karşı yaptırım kararı aldı ama Rusya’nı gazı kesmesinden de endişelendi, yeni arayışlara girdiler. Yeniden Kürdistan ve Ortadoğu’ya döndüler. Kürdistan’ın kendisi enerji nakil hatlarında kritik bir yerde, geçiş güzergahını oluşturuyor. Kürdistan’ın emperyal güçler açısından istikrara kavuşturulması, tek bir yönetim altında toplanması, sömürgeleştirilerek, sorun çıkarmamaları isteniyor. Bunun içinde Güney’de başlayan işgal girişimi de, Rojava’ya yönelik tehditlerin altında bu yatıyor. Güney Kürdistan gazını Türkiye’den Avrupa’ya ulaştırmak gibi bir yaklaşım var. AB ve NATO’da da bunun bir mutabakata dönüştüğünü, ortak akıl olduğunu görüyoruz. Burada kurban edilen, yok sayılan, enerji için görmezden gelinen halk Kürtler ve Kürdistan coğrafyasıdır. Bu anlamıyla Kürtlerin yok edilmesi üzerine çıkarlarını koruyan bir uluslararası güçler olduğunu görüyoruz” ifadelerini kullandı.   ‘HERKES KÜRTLERE ROL BİÇİYOR’   Herkesin Kürtlere biçtiği bir rol olduğunu da sözlerine ekleyen Koçyiğit, “ Türkiye teslim alınmış, diz çökmüş, Kürtlüğünden sıyrılmış bir Kürt profili çiziyor. Uluslararası güçler kendi sistemlerine entegre olmuş, çıkarlarına çelmeyen, ayak bağı olmayan, kapitalist modernist sistemlerini bütün bölgeye yayabilecekleri, küçük devletlerle kendi çıkarlarını koruyabilecekleri bir yerden Kürtlerinde razı olmasını istiyorlar. KDP kendi kişisel çıkarlarını zaten ulusal çıkarların önüne koymuş, işbirlikçi çizgide devam etmek istiyor, bunun kendisini kurtaracağını düşünüyor” diye belirtti.   ‘SAVAŞ ÖZGÜR KÜRDE KARŞI’   Uluslararası ve bölgesel güçlerin “özgür Kürt”ten korktuğunu anlatan Koçyiğit, şunları söyledi: “Mesele özgürlük meselesidir. Özgür Kürde tahammül yok. Kürt özgürlüğünden vaz mı geçecek? Tabi ki hayır. Bugün her 4 parçasında kuşatılmış, yok edilmeye çalışılan, kazanımlarına el konulmaya, köleleştirilmeye çalışılan Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında yeniden statüsüz, anadilsiz bırakılmaya çalışılan bir Kürt halkı var. Buna karşı da 7’den 70’e direnen bir Kürt halkı gerçeği var. Umudumuz var. Her bir Kürt, bir şey kazanmak istiyorsak, mücadele etmek zorundayız. Bedelsiz hiçbir şey kazanılamaz. Bugün Kürtler özgürlük, eşitlik, demokrasi, anayasal statü istiyorsa mücadele etmek zorunda. Evet bedeli zor, bedel ödemek gerekiyor, ama biz zaten yüzyıldır kölelik koşullarından yaşayarak, en büyük bedeli ödemiş bir halkız. İkinci yüzyılı aynı kölelik koşullarında yaşamak istemiyoruz. Bir devrimimiz var Rojava’da, bütün demokratik cumhuriyet, demokratik ulusun mümkün olduğunu gösteriyor. Hem bizim hem de Ortadoğu’nun umudunu büyüten, yüzümüzü döndüğümüzde ufkumuzu açan bir pozisyonda duruyor.”   ‘İNSANLIK İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ’   Kürt halkının mücadelede kararlılığını Newroz alanlarında gösterdiğini de hatırlatan Koçyiğit, sözlerini şöyle noktaladı:” Soykırımı dayatanların yok olacağı, Kürt halkı ve onunla beraber mücadele eden Ortadoğu halkının baki kalacağı eşit, özgür yarınları hep beraber göreceğiz. Zor bir eşikten geçiyoruz ama asla umutsuz değiliz. Bütün insanlık için mücadele ediyoruz. Bugün sıkılan her kurşunun sadece Kürtlere değil, Türkiye halkalarına, Türkiye ve bütün Ortadoğu geleceğine, birlikte yaşama iradesine sıkılan kurşun olduğunu görmek zorundayız. Bunu anlatabilirsek, bu konuda buluşabilirsek, savaş karşıtlığı üzerinden mücadelemiz başarıya ulaşabilir.”     MA / Berivan Altan