Müzisyen Türkmen: Böyle gelmedi böyle de gitmeyecek

img

MERSİN – Muhalif müziğin dünden bugüne farklı biçimlerde değişim geçirdiğini ifade eden müzisyen Serdar Türkmen, umut kırıcı dönemlerde sokaklarda hiç devrim şarkıları söylenmemiş gibi hissedilse de, “Böyle gelmedi böyle de gitmeyecek” diye belirtti.

 
Varlığı, insanın varoluşuyla koşut kabul edilen müziğin, siyasi ve toplumsal içerikli lirik yapısıyla özgün türlerinden biri protest ya da muhalif müzik, Türkiye’de 1960'lardan sonra filizlenmeye ve büyümeye başladı. ‘Öteki’lerin notalara dökülen sözü olan protest müziğin son dönemdeki önemli seslerinden biri olan müzisyen Serdar Türkmen ile, Türkiye’de protest müziğin dünden bugüne olan yolculuğunu konuştuk.
 
Mevcut emperyalist-kapitalist sistemin sürekli olarak topluma kendi kültürünü aşılamaya çalıştığını, aşılan bu kültürün “gericilik ve rekabet kültürü” olduğunu ifade eden Türkmen, içerisinde milliyetçi ve cinsiyetçi öğeler de barındıran bu kültürün toplumu daha çok tüketmeye yönlendirdiğini belirtti.
 
Türkmen, diğer tarafta muhalif müziğin ise bir kavga alanı olmaya devam ettiğini vurguladı.
 
Gramsci ve Althusser gibi teorisyenlerin kapitalist sistemin hegemonyasını yalnızca topla tüfekle değil, kültürle de inşa ettiğine dikkat çekmesi üzerinde duran Türkmen, muhalif müzisyenler olarak kendilerinin de ‘karşı kültür’ yaratmaya çalıştıklarını vurguladı.
 
'MÜZİĞİN BELİRLEYİCİSİ OLDU’
 
Yaşadıkları bu topraklarda muhalif müziğin farklı biçimlerde ve çağının özelliklerini taşıyarak değişim geçirdiğini dile getiren ifade eden Türkmen, “Coğrafyasına göre dengbej ya da aşık denilen kişiler, halka zulmeden iktidarlara karşı her yere gider ve gittikleri yerlere başka yerlerin hikayesini anlatırlar. Dolayısıyla o dönemin medyası gibi görev görürler. Her dönemde iktidarın zulmünden nasibini almış bu insanlar isyanı, kederi, acıyı ve ortaklıkları anlattılar. Kimileri Pir Sultan Abdal gibi darağacına gönderilmiş, kiminin gözleri dağlanmış, kimileri ise bugünün deyimi ile söyleyecek olursak faili meçhullere kurban gitmişlerdir. Ancak onların o zamanlarda yarattığı muhalif kültür, bugünün modern muhalif müziğinin de belirleyicisi oldu” diye konuştu.
 
Türkiye coğrafyasında muhalif müziğin yolculuğu ele alındığında belirli bir takım izler olduğunu belirten Türkmen, modern muhalif müziğin Ruhi Su ile başladığı görüşünde.
 
Türkmen, “Daha sonra bütün dünyada 68 gençlik hareketinin yarattığı rüzgar ile Cem Karaca’nın, Moğollar’ın ayakları Anadolu’ya basan ancak biçim olarak yüzü batıya dönük çalışmaları ile Anadolu Rock başlıyor. Bunun ardından Aşık Mahzuni, Aşık İhsani gibi halk ozanları bugünün çelişkilerini karşılayan müzikler yapmaya başladı” ifadelerini kullandı.
 
'KÜRTLER MÜZİKLERİNİ VAR EDİYOR'
 
Kürt özgürlük mücadelesi içerisinde de muhalif müziğin önemli bir yerde olduğuna dikkat çeken Türkmen, şunları dile getirdi: “Şiwan Perver, Ciwan Haco ve Nizamettin Arıç ile başlayan modern dönem ve öncesinde elbette dengbej geleneği var. Dengbejlerin sözlü edebiyatı modern dönemde bu üç Kürt sanatçı ile coğrafyaya yayılmıştır. Daha sonra Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) merkezli müzik grupları yaygınlaşmaya başladı. Koma Dengê Azadî, Koma Amed ve Koma Çiya gibi grupların ortaya çıktığı bir dönem başladı.” 
 
Türkmen, bugün de her gün belediyelerine, iradelerine atanan kayyumlarla kendilerini daha az ifade edebilseler de Kürtler müzisyenlerin halen müziklerini var etmeye çalıştığını ifade etti.
 
'TARİHTEN, EDEBİYATTAN SİYASETTEN BESLENİYOR'
 
Grup Yorum’un ise Türkiye’nin en başarılı muhalif müzik gruplarından biri olduğunu dile getiren Türkmen, muhalif müziğin tarihten, edebiyattan, siyasetten beslendiğinin altını çizdi.
 
Genel olarak her dönemin muhalif müziğinin o dönemin muhalefeti ile ilişkilendiğini ve muhalefeti yansıttığını kaydeden Türkmen, amaçlarını ise “Bugünün ve bugüne kadar yaşanan her şeyin bir tarihselliği olduğunu gösterebilmek. Çünkü bazen umut kırıcı dönemler yaşayabiliyoruz. O zaman sanki sokaklarda hiç devrim şarkıları söylenmemiş gibi hissediyoruz. Oysa ki bu sokaklar yıllardır devrimcilerin, yurtseverlerin mücadele ettiği alanlar olmuştur. Sistem bunu bize hep unutturmaya çalışır. O yüzden her zaman tarihsel düşünmek zorundayız. Böyle gelmedi böyle de gitmeyecek”  sözleriyle dile getirdi.