ÊLIH - Ressam Ruken Ekinci, atık ürünler ve kullandığı farklı malzemelerle kadınların gizlenen tarihini tuvale işliyor.
Resim yaparken boya yerine kahve telvesi, fırça yerine iğne kullanması, topladığı yaprak, eski elbise halı, kömür gibi atık madde ve malzemelerinden işlediği tablolarıyla tanınan ressam Ruken Ekinci, zor koşullar altında iğne ipliği ile başladığı ressamlığa 5 sergi sığdırırken, şimdi de eserlerini uluslararası arenada sanatseverlerin beğenisine sunacak.
Ekinci, “Tutsak Şahmaran’ın haykırışı”, “Şahmaran’ın özgürlüğe olan umudu” ve “Med prensesi Amytis” adlı eserleriyle, İzmir’de 23 Haziran-9 Temmuz tarihleri arasında düzenlenecek olan Şahmaran kültür sanat etkinliğine katılacak.
‘KENDİ KİMLİĞİMİ YARATIYORUM’
Eğitim almadan kendini geliştiren ve farklı yöntemler kullanarak geliştirdiği resimlerle 5 sergi açan ve sanatseverlerin beğenisini toplayan Ekinci, sanatıyla savaşın kadınlar üzerindeki etkisini eski bir şalvar, tülbent ya da eski halıları kullanarak resmetti. Ekoloji, mitoloji ve kadın mücadelesi ağırlıklı çalışmalara imza atan Ekinci, “Resimlerim daha çok Kürt motiflerini taşıyor. Kullandığım malzemeler de atık malzemeler, geri dönüşümden faydalanıyorum. Onlara tekrar yaşama şansı veriyorum, sanata dönüştürüyorum. Resimlerimde daha çok kendi kimliğimi, tarihimi, haklarımı, yaşadığım coğrafyayı anlatıyorum” dedi.
İzmir’de düzenlenecek ve yaklaşık 40 sanatçının katılacağı Şahmaran Kültür Sanat Etkinliği’nde 2 resim ve 1 heykel ile mitolojik eserlerle yer alacağını aktaran Ekinci, “Şahmaran yenilikçi, hekimdir. Doğadan ilaç yapıyor. İyi ve dürüsttür. Bende eserlerimde Şahmaran’ın bu özelliklerini yansıtmaya çalıştım” ifadelerini kullandı.
MEZOPOTAMYA’NIN ZENGİNLİĞİ
“Tutsak Şahmaran’ın haykırışı” eserini sünger, karton, alçı, silikon, boncuk, sigara jelatini ve tül ile oluşturduğunu ifade eden Ekinci, “Mezopotamya tarihi ve Kürt mitolojisinde Şahmaran’ın kelime anlamı iyi ve dürüst insanlar demek. İyi ve dürüstlük, yeniliğe, yaşamın her alanında haklarına sahip olan değişime açıklık getirenlere karşı sistemin bu farkındalığı reddedip kendi hegemonyasında tutsak etmesi, farkındalığı, değişimi esas alan insanların ve canlıların haklarının tutsak ediliş çığlığı, haykırışını vermek istedim. Mezopotamya bu denli muazzam bir doğaüstü zenginliğe sahipken, tutsaklığa mahkûm edilmesini yansıtmak istedim” şeklinde konuştu.
ÖZGÜRLÜĞE UMUT…
Ekinci, ikinci resmin devamı olan “Şahmaran’ın özgürlüğe olan umudu” eseriyle, Mezopotamya coğrafyasında birçok farklı din, kültür, ırk ve inanç olmasına karşın dayatılan tek din ve ırka karşı Şahmaran’ın özgürlüğe olan umudu ve duasını işlemeye çalıştığını belirtti.
MED PRENSESİ AMYTİS
Mitolojik hikâyeye sahip olan “Med prensesi Amytis” heykelinin omuz kısmını altın, bel bölgesini gümüş, bacak ve ayaklarını ise çöl kumuyla yaptığını ifade eden Ekinci, eserine dair şunları anlattı: “M.Ö. 1800 yıllarında Med İmparatorluğu’nun Kürt Prensesi Amytis. Doğayla olan aşkı ve bütünleşmesi, muazzam sanatsal bir yaşam felsefesi, kültürü ile bilinen hekimlikten duygusal zekaya ve hissiyata sahip olan prenses Amytis, Şahmaran’ın yaşamına benzetiliyor. Gösterişi iyi olan değil, temeli iyi olan her şeyi anlatıyor. Şimdiki sistem küresel güçler, savaşlar, ekonomiyi birçok şeyi anlatıyor. Ve Mezopotamya gerçeği Med Kürt Prenses Amytis. Tarihten bu yana kadının gizlenmiş tarihini sanatımda açığa çıkarma ve ölümsüz kılmayı hedefliyorum.”
KADINLARIN SANATTAKİ YERİ
Resim ile kendini bulduğunu belirten Ekinci, “Zor şartlar altında eserlerimi meydana getiriyorum. Bir damla boyayı boşa harcayacak bir durumum yok. Şart ve koşul ne olursa olsun, en iyisini yapmaya çalışıyorum. Kadınların sanattaki yeri çok önemlidir. Bunu korumaya çalışıyorum” dedi.
MA / Fethi Balaman