Mülteciler belgesel oldu: Benim Kabem İnsandır

img
İZMİR - Portekiz'de mültecilerin yaşamını konu alan "Benim Kabem İnsandır" adlı belgeseli hazırlayan Sinem Taş, mültecilerin zorlu yaşam koşullarını ele aldı. Mültecilerin sevinç ve üzüntülerinin birbirine çok yakın olduğunu söyleyen Taş, “Hiç bu kadar etkileneceğimi düşünmemiştim” dedi. 
 
Bursa Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmasının ardından 2014 yılında yüksek lisans eğitimini tamamlamak için Portekiz'in Lizbon kentine giden Sinem Taş, yüksek lisans tezi olarak Avrupa’daki mültecilerin yaşamını konu alan belgesel film hazırladı. Lizbon'un Setübal bölgesinde yaşayan ve ülkelerinden savaştan dolayı göç etmek zorunda kalan mültecilerin yaşam koşullarını belgeselle taşıyan Taş, 23 dakikalık filmde gençler, çocuklar ve kadınlara yer veriyor. Mültecilerin yaşadıkları duyguları, karşılaştıkları sorunları, özlemlerini, ölümün kıyısından dönüşlerini ve aşklarının anlatıldığı belgeselde, Irak, Senegal ve Suriye’den göç etmek zorunda kalan mülteciler yer aldı. Taş, 7 ay süren çekimlerin ardından 23 dakikalık belgeselini, Alevi felsefesini en iyi anlatan sözlerden biri olan “Benim Kabem İnsandır” adını verdi. 
 
İlk gösterimi 16 Mart’ta Lizbon Güzel Sanatlar Fakültesi’nde gerçekleştirilen belgeselin, ikinci gösterimi ise 12 Nisan’da İzmir’de Palto Kitapevi’nde gerçekleştirilecek. İşi gereği Portekiz'e geri dönen Taş, belgeselin İzmir'deki gösterimleri mülteci dernekleri başta olmak üzere birçok yerde sürecek. Taş, ayrıca belgeseli Avrupa ve Lizbon'da yapılacak olan çeşitli Film Festivali’ne de gönderecek. 
 
‘MÜLTECİLER KENDİLERİNİ MALZEME GİBİ HİSSEDİYOR’
 
Fotoğrafçı olarak yola çıktığını belirten Taş, fotoğraflarında insan hikayelerine yer verdiğini, Lizbon'da altı kadının hikayesini anlatan bir resim sergisi yaptığını söyledi. Sergide, Portekiz'de yaşayan Kürtlerin, Türkiye'de baskıya maruz kalıp, göç etmek zorunda kalanların ve baskı görmüş kadınlarının hikayesine yer verdiğini dile getiren Taş, bu altı kadınla bir şekilde aynı noktada buluştuğunu söyledi. İnsan hikayelerini anlatmanın her zaman aklının bir köşesinde durduğunu dile getiren Taş, bundan dolayı tezini belgesel yaparak tamamlamaya karar verdiğini ifade etti. Belgesel projesinde ise, dünyada her zaman devam eden bir gündem olmayı sürdüren mülteci sorununa dikkat çekmeye uygun gördüğünü belirten Taş, bundan dolayı Suriye'den zorunlu göç etmiş aileler ile görüşmeye karar verdiğini söyledi. Aldığı kararın ardından çekimlere başladığını belirten Taş, çekimlerden önce görüştüğü kişileri ikna etmek için zorlu bir ikna süreci yaşadığını vurguladı. Taş, şöyle devam etti: "İkna etmek gerekiyordu. Neden ikna etmek gerekiyordu; Çünkü bu insanlar yorulmuşlar. Yanlarına birçok gazeteci gitmiş, röportajlar yapılmış. 'Bize artık umut vermeyin' diyorlardı. Belli bir süre sonra kendilerini bir malzeme gibi hissediyorlardı. Haklı olarak. Bu yüzden arkadaşlarım aracılığıyla bağlantı kurdum. Lizbon'un Setubal bölgesinde yaşıyorlar. Yanlarına gittiğimizde projemi anlattım. Hikayelerini anlatmak istediğimi söyleyince ikna ettikten sonra kabul ettiler. Projeyi tamamladım ama hala onlarla görüşüyorum. Bağlarımızı koparmadık." 
 
‘TEKRAR GÖÇ ETMEK ZORUNDA KALIYORLAR’
 
Türkiye'den Portekiz'e botlarla birçok mültecinin geldiğini ifade eden Taş, Portekiz hükümetinin mültecilere yönelik tavırlarının olumlu yönde olduğunu belirtti. Fakat gelen mültecilerin Portekiz'de kalmadığını, daha çok Almanya'ya gittiğini anlatan Taş, Portekiz'de mülteciler için yaşam şartlarının iyi olmadığını dile getirdi. Portekiz hükümetinin mültecilere para sağladığını ve kalacak yerleri temin ettiklerini sözlerine ekleyen Taş, "Tabii ellerine geçen para çok azdı. Benim görüştüğüm mültecilerin bir kısmı gitti. Proje gereği kişisel sorular soruyordum. Çok insani sorular. Ama mülteci olmanın verdiği kendi sorunları vardı. İşe giremiyorlar. Belli bir numara var ama bu numarayı alabilmesi için birçok işlem gerekiyor. Bundan dolayı verilen para yetmiyor. Tekrar göç etmek zorundan kalıyorlar" diye konuştu. 
 
‘İNSAN OLDUKLARI UNUTULUYOR’
 
Alevi bir kadın olarak her mültecinin hikayesinde kendini bulduğunu vurgulayan Taş, her bir hikayeyi dinlediğinde hakikati bulduğunu söyledi. Mültecilerle çok ortak noktalarda buluştuğunu da anlatan Taş, aralarında insani bir ilişki olduğunu belirtti. Birilerini harekete geçirmek için mültecilerin yaşadığı zorlukları konu alan birçok haber, belgesel, film, müzik yapıldığını dile getiren Taş, ne kadar dikkat çekilse de yetmediğini söyledi. İnsani noktalarda buluşmanın önemine dikkat çeken Taş, mülteciliğin toplumda bir sıfatmış gibi üstlerine yapıştığını dile getirdi. Bu durumun eksik kalınan noktalardan olduğunu vurgulayan Taş, mültecilerin gittiği ülkelerde insan olduklarının unutulduğunu hatırlattı. 
 
'HER ROPÖRTAJDAN SONRA BİR NEFES'
 
Belgesel ismini tercih ederken mültecilerin insan olduklarını hatırlatmasında bulunmasından da esinlendiğini ve Alevilik felsefesi ile ortak noktada buluşturabileceğini fark ettiğini vurgulayan Taş, şöyle devam etti: "Hepimiz bir yerleri özlüyoruz. Hepimiz bir yerlerden kaçtık. Acı çektik. Bunu çok hissediyorduk. İnsanlar özlemlerinden bahsediyor. Birine en çok neyi özlediğini sorunca 'anne' diyor mesela. İnsanların anne özlemlerini, acılarını görüyorsun. Herkesle ortak bir şekilde canı yanmış. Müthiş akıllı çocuklarla karşılaştım. Bir yıldır Portekiz'e gelen bir ailenin çocukları benimle Portekizce konuşuyorlardı. Yunanistan'dan geçerken ve kısa süre yaşadıkları zamanlarda Yunanca öğrenmişler. Çocuklardan hem kendi hikayelerini dinliyorsun, hem de acılarına tanıklık ediyorsun. Bu çocuklar bana İstanbul'da annelerinin polis tarafından dövüldüğünü söyledi. Akdeniz sularından geçerken botları bozuluyor. Geri dönüyorlar. Yaşam mücadelesi veriyor bu insanlar. Hikayeleri dinlerken benim için zordu. Hiç bu kadar etkileneceğimi düşünmemiştim. Röportajlardan sonra mutlaka dışarıda oturup bir nefes alıp kendime gelmem gerekiyordu. Buluşulacak yerler ortak noktalarımız insanlığımız. Bu şekilde el ele tutulabiliriz." 
 
İKİNCİ BELGESELİNDE CEZAEVLERİNİ ANLATACAK
 
Bir sonraki belgeselini 22 yıldır tutuklu olan ve şimdi Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde tutulan dayısı Ali Şimşek’in hikayesi olarak ele alacağının bilgisini veren Taş, cezaevlerini anlatacağını söyledi. 
 
MA / Ayşe Sürme