‘Dile karşı özel savaş politikaları devrede’

WAN - Devletin, Kürtçeye karşı yürüttüğü asimilasyon politikalarını değerlendiren Arsisa Derneği Yöneticisi Murat Sekmen, Kürtçeye karşı özel savaş politikalarının devreye alındığını ve bu yolla dilin unutturulmak istendiğini söyledi. 
 
Kürtçeye karşı yürütülen asimilasyon politikaları her dönem daha da derinleşerek devam ediyor. 2016 yılı itibariyle Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) birçok dil kurumu kapatılırken, yaşam alanlarından Meclis'e, TV kanallarından resmi kurumlara kadar dil üzerinde baskı ve yok sayma politikası yürütülüyor. Arsisa Dil ve Kültür Araştırmaları Derneği Yöneticisi Murat Sekmen ve dil eğitmeni Ahmet Güler, asimilasyon politikalarını değerlendirdi. 
 
‘DİLİ UNUTTURMAYA ÇALIŞIYORLAR’
 
Türkiye'nin Kürtlere karşı asimilasyon politikalarının derinleşerek sürdüğünü ifade eden Sekmen, yapılan asimilasyonun en büyük aşmalarından birinin de Kürtçeye yönelik yasaklamaların olduğunu söyledi. Devlet tarafından Kürtçenin yasaklamalarla unutturulmaya çalışıldığını kaydeden Sekmen, bir halkın varlığının konuştuğu dil olduğunu, dilin yasaklanmasıyla bir halkın tüm yaşamının da yasaklandığı söyledi. 
 
İMHA VE İNKAR
 
Ulus devlet literatürlerinde “tarih, dil ve kültürün” özel alanlar olarak yer aldığını söyleyen Sekmen,"Ahlaki ve politik toplumlarda ise özgürlük, varlığını kimliğinden alıyor. Çünkü kimlikler, toplulukların varlığıdır. Kürtler de varlığını bu şekilde ele alıyor. Eğer Kürtçe bizim için bir kimlik niteliğinde ise bizler de bu kimliğimizi korumak için mücadele etmeliyiz. Varlık, tanımını var olduğu özgün kimliğinden alıyor. Devlet ise yürüttüğü bu tür uygulamalarla Kürt halkının varlığını ortadan kaldırmak istiyor. Yüzyıllardan beridir Kürt halkı üzerinde imha, inkar ve asimilasyon politikaları yürütülüyor ve bu halen devletin yürüttüğü özel savaş politikalarıyla devam ediyor. Tüm bunların yanı sıra siyasi, kültürel ve ekonomik olarak özel savaş uygulamaları sürdürülüyor. Devlet, Kürt dili üzerinde yürüttüğü imha ve inkar politikalarını daha ince bir şekilde sürdürüyor. Bu nedenle dili savunmak ve sahiplenmek hayatidir" dedi.
 
ÖZEL SAVAŞ POLİTİKALARI
 
Kürtlere karşı devletin özel savaş politikaları yürüttüğünü yineleyen Sekmen, "Kürt halkının varlığını kabul etmeyen, bunun için bir savaş yürüten bir devlet; bir halkın dilini tanımaz. Kürtler, hakları olan bir toplum olarak görülmüyor. Bir yandan yok etme, yok etmediklerini ise etkisi altına alarak bir silah olarak kullanma üzerine bir politika var. 40 yıldır süren mücadelede Kürtler varlıklarını ispatladılar. Çünkü Kürtlerin yürüttüğü mücadele, ahlaki ve politik bir mücadeleydi. Kürt dilinin özgürlüğü aynı zamanda toplumun özgür olması anlamına geliyor. Dil üzerindeki tüm bu baskıların tek nedeni Kürtler üzerinde yürütülen düşmanlık politikasının bir sonucudur. Ahlaki, insani bir yanı yok. Kürtler devletin bu politikalarını çok iyi biliyor ve anlıyor. Ne olursa olsun her yerde dili savunmak ve bunun için mücadele etmek gerekiyor" diye belirtti.
 
‘DİLE KARŞI ÖZEL POLİTİKA DEVREDE’
 
Kürtçenin Kurmancî lehçesinde 8 yıldır ders verdiğini ifade eden Ahmet Güler ise,"Tarih boyunca Kürtler hep sömürge olarak görülmüş. Dil, bir toplumun varlığıdır. Dil yasaklanırsa bir halkı ayakta tutan her şey biter. Bir halkın dilinin yok olması, o halkın yok oluşu anlamına geliyor. Devlet, dilin gelişmesi ve konuşulmasını istemiyor. Yaşamın hiçbir alanında Kürtçe özgür değil. ‘Ne kadar istersek o kadar konuşursun’ diyorlar ve o sınır geçildiğinde dile saldırılıyor. İktidarlar, tekçi anlayışla ömürlerini sürdürüyor ve bu tekçi politika içerisinde dil en başta geliyor. Seni bir kalıbın içerisine yerleştiriyor, oradan çıkmaya çalıştığında özel bir politika devreye giriyor. Herkesin dilini, kültürünü yaşatması için mücadele etmesi gerekiyor” dedi. 
 
MÜCADELE ÇAĞRISI
 
Kürtçeye yönelik tüm kurumların kapatıldığını belirten Güler, “Kürtler buna karşı yine alternatifler yarattı. Kürtlerin her anlamda alternatif bir yol bulması gerekiyor. 'Düşünmezsen yoktur' politikasına karşı mücadele edilmesi gerekiyor. Her Kürdün, dilini koruması ve konuşması gerekiyor ve bu herkesin en önemli görevidir” diye konuştu.