41 yıldır emek veriyor: Lüle taşı nesilden nesile aktarılmalı

img

ESKİŞEHİR - Lüle taşı zanaatkarlığı 41 yıldır yapan Erol Güler, tamamı el emeği olan bu zanaatın 7’den 70’e sürdürülmesi gerektiğini söyledi. 

Birçok kültürel mirasın bulunduğu Eskişehir, lüle taşıyla da adını dünya çapında duyuruyor. Usta-çırak ilişkisiyle uzun yıllardır adını yaşatan ve tamamen el emeğiyle şekillenen lüle taşı, dekoratif süs eşyaları, takı, anahtarlık, tespih, broş, pipo ve benzeri eşyaların yapımında kullanılıyor. İnsan sağlığına da birçok faydası olduğu belirtilen lüle taşı, stres alma ve radyasyonun yayılmasını engellemekte de öncü olarak görülüyor.
 
41 YILLIK EMEK
 
Eskişehir Odun Pazarı’nda 30 metrekarelik bir dükkânda 41 yıldır bu zanaatla uğraşan usta Erol Güler, lüle taşının özelliklerini ve hikayesini anlattı. Güler, 7’den 70’e ailesinin neredeyse tamamının lüle taşı zanaatkarlığı yaptığını söyleyerek, 1998 yılında yaşadığı köy olan Taycılar’da açılan lüle taşı Sanat Okulu’nda 3 yıl boyunca eğitim aldığını aktardı. Güler, lüle taşının o dönemden itibaren hayatından hiç çıkmadığını vurguladı.
 
Aynı zamanda lüle taşı yontmaya dair kurslar da verdiğini belirten Güler, 40’tan fazla öğrencisi olduğunu söyledi. Güler, “Biz öğrencilerimizden hiçbir şekilde para talep etmiyoruz. Bu işi yapabilmek için gönüllü olmak ve bu işi sevmek lazım. Bu işi seven insanları seçiyoruz, onların öğrenebilecekleri şekilde bir işe başlayıp sonuna getirene kadar öğretiyoruz. Şu anda 15 tane tam yetişmiş öğrencilerimiz var” ifadelerini kullandı.
 
RADYASYON EMİCİ ÖZELLİK
 
Lüle taşının dünyada yalnızca Eskişehir’de çıktığını belirten Güler, taşın hikayesini ise şöyle anlattı: “Lüle taşı aslında yer altından çıkarılan ve yalnızca el gücüyle çıkarılmasına müsaade edilen bir maden türüdür. İş makinalarının bu bölgede çalışması kesinlikle yasak. 120 metreye kadar inilebilen yerin belirli katmanlarında, birer insan boyu aralıklarla kırılmış ve küçük fay hatları arasına sıkışarak oluşmuş magnezyum, silikat ve karbonat içeren bir kimya yapısı vardır. Bu kimya yapısıyla da aynı zamanda insan sağlığına yararı olan bir maden türüdür. Örneğin yüzde 78 oranında emici özelliğe sahip bir taştır. Nikotin emme özelliğine sahip ve aynı oranda vücuttaki negatif enerjiyi alma, stres alma emiciliği vardır. Yüzde 90 oranında ise radyasyon alma özelliği bulunan dünyanın en hafif ve yanmayan taşlar sınıfındadır. 2 bin 500 derece ısıya dayanabilen, zeytin gibi simsiyah bir renge dönüşen bir madenimiz.”
 
BİRÇOK FAYDASI VAR
 
Güler, bu sanatı yaparken aynı zamanda Araştırma ve Geliştirme (AR-GE) çalışmaları yaptıklarını dile getirerek, “Bizim kendi kendimize ürettiğimiz birtakım çalışmalar oldu. Bunları üniversite hocaları ile de paylaştık ve bizi desteklediler de bu konularda. Yenilebilir bir taş olması, reflüye ve sindirim sistemine iyi gelen özelliklerinin bulunması, cilt maskesi olarak kullanılarak yağ lekelerini almasını ve ufak tefek yaralamalarda anti bakteriyel özelliklere sahip olup kanı durdurma özelliğine sahip bir maden olduğunu ortaya çıkarttık ve üniversitelerden destek aldık” diye belirtti.
 
5 BİN YILLIK TARİH 
 
Lüle taşının aynı zamanda beyaz altın olarak da isimlendirildiğini ifade eden Güler, “5 bin yıla kadar dayanan bir tarihi var. Eskişehir Alpu köyünde bulunan antik mezarlığında, bir çocuk mezarından çıkan mühürle de bu sabitlenmiştir” dedi. Gençlerde en çok takı üzerine, orta yaşlı kesimde ise pipo üzerinde yoğun ilgi olduğunu belirten Güler, “En çok tespih, kolye ve küpeye yoğun ilgi var. Ama kültürel olarak da piponun yeri bir başka” diye belirtti. 
 
PÜF NOKTASI: GÖNÜLDEN SEVMEK
 
Güler, her işte olduğu gibi bu işin de zorlukları olduğunun altını çizerek, “Bu işi sevmek kadar güzeli yok. Sevdikten sonra o zorluğa katlanıyorsunuz. Başarmak için de elinizden geleni yapıyorsunuz. Ekonomik sıkıntılardan dolayı insanlardaki talebin azalması, süse değil de gıdaya dönmeleri bize biraz zorluklar da yaşatıyor. Bu işin püf noktası bu taşı sevmek. Gönülden severseniz bu taşı rahat işleyebilir ve dokunabilirsiniz. Çok hafif bir taştır bu ama ruha çok iyi hitap edebildiğinden dolayı uzun zaman boyunca insanla beraber yaşayabiliyor. Buna biz tanığız. Bu işi yapmak isteyenler de insanlara karşı samimi yaklaşsın. Bu taşı sevince insanlarla diyaloğunuz da gelişiyor. Stres alma özelliğinden dolayı da karşınızdaki insana tavrınız farklı oluyor gülümseme ve tebessüm yaratıyor. İnsanlar bu taşa dokunmalı, beraber olmalı ve sevmeli. Lüle taşını hafife almayalım, birbirimize anlatalım ki insanlar Eskişehir’de neler olduğunu ve bu taşın nelere fayda ettiğini anlasın” şeklinde konuştu.
 
MA / Berna Kişin