Yaşam ile ölüm arasında bir performans: Hêk

img

DİYARBAKIR - Mezopotamya Dans Topluluğu bünyesinde “Hêk” performansını sahneleyen sanatçılar, Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde yaşananlardan ilham alarak ortaya çıkardıkları projelerinde, yaşam ve ölüm arasındaki ince kabuğu anlatıyor. 

Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) bünyesinde çalışan Mezopotamya Dans Topluluğu’nun Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nde yaşananlardan ilham alarak topluma dayatılan tek tipleşmeye karşı sahnelediği “Hêk” performansı İstanbul ve Diyarbakır’da seyirci ile buluştu. Topluluğun üyeleri İsmet Köroğlu, Serhat Kural ve Umut Sevgül ile sergiledikleri performans üzerine konuştuk. 
 
DRAMI DANSLA ANLATIYORLAR
 
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuarı Çağdaş Dans Bölümü mezunu İsmet Köroğlu, MKM bünyesinde tiyatro çalışmalarında yer aldıktan sonra dans topluluğuna geçmiş. Köroğlu, projedeki çıkış noktalarının Diyarbakır Cezaevi olduğunu belirterek, “Biz dansçılar Diyarbakır Cezaevi’ni dansımız ile bütünleştirirsek nasıl bir şey çıkar, biz nasıl bunu temsil edebiliriz?” gibi soruları sorduklarını söyledi. 
 
Köroğlu, “Bir işkence aracı olarak şişe, müzik olarak Kürtçe bir tekerleme ve bu tekerlemenin melodisiyle bir dramı anlatmaya çalıştık. Yani özetle; insan nerede olursa olsun, hangi koşullarda yaşıyor olursa olsun, kendi inandıklarına ve geleceğe dair bir şeyleri bırakma üzerine içinde var olan potansiyeli var. İnsan varlığını her zaman öz iradesi ile ortaya koyabilecek bir yaşam biçimiyle yaşamalı. Yani özetle herkes kendisi olmalı, inandığı ile yürümeli, var olmak istediği şekilde var olmalı ve bunun için mücadele etmelidir” dedi.
 
‘BİR TARAFTA YAŞAM BİR TARAFTA ÖLÜM’
 
Koreograf ve dansçı olarak çalışmalarda yer alan Serhat Kural ise, 2005 yılında Kürtlerin ilk profesyonel dans topluluğu olan Mezopotamya Dansı kuranlar arasında. Diyarbakır 5 No’lu Kapalı Cezaevi’nde sıkıştırılmış bir mekân içerisinde, insan bedeni ve psikolojisinin nasıl bir deformasyon yaşadığını işlediklerini belirten Kural, “İrade ve bireyin kendisini teslim etme süreçleri nasıl gelişiyor üzerinden bir tartışma başladı. Son olarak kurgusu diye tanımladığımız yaşam ve ölüm arası dediğimiz yumurta (Hêk) bir taraftan yaşamı ortaya koyuyor diğer taraftan da hemen ölebilecek bir kırılganlığa sahip. Bu anlama baktığımızda, beden ve sıkıştırılmış mekân ve o mekânda sana dayatılmaya çalışılan yaşam tarzı, yaşam tarzına karşı seni bir irade savaşı içerisinde benliği ve varlığını ifade etme, güçlendirme üzerine kurulan bir konsepte dönüştü” diye anlattı.
 
‘DİNİ RİTÜELLERDE DANSA AİT NÜVELER VAR’
 
Mezopotamya ve Ortadoğu’da yaşayan Êzidî, Alevi ve Müslümanların dini ritüellerine baktıklarında dansa ait nüveleri gördüklerini ifade eden Kural şöyle devam etti: “Bu durum mistik dünyanın tarihsel geçmiş, kültürel, renkliliği ve güçlülüğü ortaya koyuyor. Ortadoğu toplumu genel anlamıyla duygularıyla hareket eden bir toplumdur. Akılcılığı bu anlamda duygusal boyutla birleştirmiyor. Bu çerçevede günümüz Ortadoğu’suna geldiğimizde bu kültürel zenginliği uluslararası alanda yeteri kadar temsil edebilecek bir sistem oluşturamadı. Bu sadece Kürdistan veya Türkiye için geçerli değil, Ortadoğu’nun bir bütünü olarak geçerli. Bahsettiğimiz sistemin olamamasının sebeplerinden bir tanesinin son yüzyılda Ortadoğu coğrafyasında yaşanan savaşlar olarak değerlendirebiliriz.” 
 
ÖFKENİN BEDEN DİLİ
 
Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuarı modern dans bölümü mezunu Umut Sevgül de, 13 yıldır dans topluluğu bünyesinde çalışmalar yapıyor. 
 
Daha önce de Mezopotamya Dans projesi olan “4 Kapı 40 Makam”da yer alan Sevgül, dans dilinde ana materyalin beden olduğunu belirterek, “Bedene karşı yaklaşım ve var olan algı o kadar kötü bir yerdeki, tıpkı Kürdistan’daki gibi, varlıklarının yok sayılması, düşüncelerinin yok sayılması gibi. Bizim yaptığımız aslında bu kadar öfkenin olduğu yerde bizim buna karşı bedenimizi bir anlatım dili olarak insani bir yerde olmamızdır” diye ifade etti.
 
Dans sanatında bedenin özgür kullanıldığı ölçüde mücadelenin de büyüdüğüne işaret eden Sevgül, herkesin bir bedene sahip olduğunu ve amaçlarının özgür olmayan bedeni özgürleştirmek olduğunu söyledi.