İSTANBUL - Anadilin milletlerin tarihi ve hafızaları olduğunu hatırlatan Kürt Araştırmalar Derneği Eşbaşkanı Eyyüp Subaşı, dillin korunması için statünün şart olduğunu söyledi.
Pakistan’da 1952’de Urdu dilinin Bangladeş halkının da resmi dili olduğunu deklare etmesine tepki olarak ortaya çıkan, Bengal Dil Hareketi eylemleri ve bu eylemlerin şiddetle bastırılmasına dayanan “Dünya Anadil Günü” Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından 17 Kasım 1999'da kabul edildi. İlk olarak 21 Şubat 2000’de yapılan farklı eylem ve etkinlikler ile anadiller üzerindeki baskılara dikkat çekilirken, o günden beri dünyada dilsel farkındalık yaratmak ve çok dilliliği teşvik edilmeye çalışılıyor
UNESCO’nun Dünya Dil Atlası verilerine göre dünya genelinde alınmayan önlemler nedeniyle iki haftada bir, bir dilin yok olduğu ifade ediliyor. Dillerin yok olmasına en büyük neden ise ulus devletlerin tekçi politikaları ve global dil emperyalizminden kaynaklanıyor. Kürt dilinin günümüze kadar varlığını sürdürmesine ışık tutan rolü çîrokbêj (öykü anlatıcıları) ve dengbêjler üstlendi. Yaşanan acılar ve kahramanlıkların sözlü anlatıcıları olan çîrokbêj ve dengbêjler, Kürtçenin yaşamsallığını sağlamalarının yanı sıra aynı zamanda Kürt tarihin de mihenk taşı oluşturdu.
BABEK’DEN ANTER’E
Abdussamed-i Babek’den Elî Herîrî’ye, Melayê Batê’den Feqiyê Teyran’a ve Melayê Cizîrî’den, Ehmedê Xanî’lere yok sayılarak karanlıkta bırakılmaya çalışılan bir halkı ve dili günümüze taşımada büyük bir role sahip oldu.
Babek’den Xanî’lere uzanırken, “Yeşil faşizm” uygulamaları olarak da bilinen “Dil asimilasyon”una karşı Kürtçenin korunup, gelişmesindeki rolü Musa Anter, Feqî Hüseyin Sağnıç, İsmail Beşikçi, Abdurrahman Dürre, İbrahim Gürbüz, Cemşîd Bender, Süleyman İnanoğlu ve Yaşar Kaya öncülüğünde 18 Nisan 1992’de İstanbul’da kurulan Enstîtuya Kurdî ya Stenbolê (İstanbul Kürt Enstitüsü) devraldı.
KHK İLE KAPATILDI
Kürtlerin sözlü ve yazılı tarihine ışık tutarak çalışma yürüten enstitü hedef haline getirilerek, çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 31 Aralık 2016’da kapısına kilit vuruldu. Kapatılan enstitünün üstlendiği görevi ise, bugün bir grup eğitmen tarafından kurulan Komeleya Lêkolînên Kurdî (Kürt Araştırmalar Derneği) üstlendi.
Kürt Araştırmalar Derneği Eşbaşkanı Eyyüp Subaşı, 21 Şubat Dünya Anadil Günü’nün önemini, çalışmalarını ve dillerin korunmasında statünün önemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘DİL HAFIZA VE TARİHTİR’
Milletlerin temelinde dilin olduğunu söyleyen Subaşı, milletlerin konuştukları dillerine göre adlandırıldığını belirterek, “Dil, hafızadır, tarihtir” dedi. Milletlerin yüzlerce yıllık hafızalarının dile yansıdığını ifade eden Subaşı, “Dile gelen her kelimenin arkasında bir felsefe ve yüzyılların birikimi var. Milleti inşa eden öğelerin başında dil gelir, dil gelişmeden milletleşme de gerçekleşmez” diye belirtti.
Ulus devletlerin homojen karakteristik özelliğinden dolayı kendi dilleri dışındaki diğer dilleri ortadan kaldırmaya çalıştığını kaydeden Subaşı, “Bu coğrafyada da Arapça, Ermenice, Lazca, Abhazca, Kürtçe vb. birçok dil konuşuluyor. Ama bugün bunlardan Kürtçe güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor. Türkçe zaten resmi dil olduğu için yol olma gibi bir sorun yok. Kürtçe de yok olmamak için direniyor. Kürtçe çok geniş bir kitle tarafından konuşulduğu için kendini koruyabildi. Diğer diller ya yok oldu ya da yok oluşu yaşıyor” diye belirtti.
STATÜSÜZ DİL RİSKİ ALTINDA
Kürtçenin kendini korumasını sağlayan etkenlerden bir tanesi Kürt halkının yaşadığı coğrafyanın dağlık olması olduğunu söyleyen Subaşı, “Kürdistan’da diğer dillerin konuşulmasının yanı sıra en çok konuşulan dil Kürtçe’dir. Bunun dışında resmi eğitim kurumlarının yaygın olmaması, televizyon ve iletişim araçlarının olmayışı, mirlikler şeklinde de olsa siyasi bir gücün olması Kürtçe’nin korunmasında önem arz etmiştir. Kürtçe günümüze bir şekilde ulaştı ancak Kürtçe'nin şu an içinde bulunduğu bu durum bu şekliyle devam ederse Kürtçe’nin kalacağını söyleyemeyiz. Bunun için Kürtçenin eğitim dili haline gelerek bir statüye sahip olması şarttır. Aksi taktirde Kürtçe yok olacaktır, bugün olmasa da yarın yok olacaktır. Yani risk halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.
‘ÇAĞRI YETMEZ’
21 Şubat Dünya Dil Günü’ne ilişkin değerlendirmelerde bulunan Subaşı, “Uluslararası kurumlar ulus devletlerin kurdukları kurumlardır. Bu devletler bir yandan diller üzerinde katliam politikaları yürütürken diğer taraftan bu kurumlar eliyle dilleri koruyalım çağrısı yapıyorlar. Bir anlamıyla bu durumun bir çelişki olduğunu ifade edebiliriz. Bu nedenle uluslararası kurumların çağrılardan ziyade devletlerin pratik adımlar atmalarını sağlayacak mekanizmaları kurmak için çalışmalıdır. Dil kırımı sadece çağrılarla durdurulacak bir şey değildir” dedi.
‘ENSTİTÜ İLE KORUNAMAZ’
Enstitü olarak Kürtçe üzerine birçok çalışma yürüttüklerini söyleyen Subaşı, baskılara rağmen çalışmalarının aralıksız bir şekilde devam ettirdiklerini aktardı. Aralıksız devam eden çalışmalarının gücünü Kürtçenin Kürt halkı için sahip olduğu hayati öneme dair var olan bilinçten aldığını sözlerine ekleyen Subaşı, “Kürt halkı her şeye rağmen diline sahip çıkıyor. Ölümü dahi göze alarak diline sahip çıkıyor. Gücünü buradan alıyor. O yüzden bugüne kadar kurumlarımızın kapatılmayla, kitap yasaklarıyla karşılaştık ama halkın sahiplenmesiyle bugüne kadar geldik ve bundan sonrası için de bu inançla çalışmalarımızı sürdüreceğiz” diye konuştu.
Subaşı, “Kurumun çalışmalarını Kürtçe’nin yok olmasını önleyecek çalışmalar olarak değerlendirmekten çok dilin korunmasına katkı olarak değerlendirebiliriz. Yani biz kurum olarak yaptığımız çalışmalarla Kürt dilini yok olmaktan koruyacağız dersek dilimize haksızlık etmiş oluruz. Bir dil yalnızca bir enstitünün çalışmalarıyla korunamaz. Biz sadece bu halkın verdiği mücadele başarılı olana kadar dilin kullanımını, okuma yazmadan edebi çalışmalara kadar kullanımını ve yaygınlığını arttırma çalışması yürütüyoruz. Yoksa ‘Kürtçeyi yok olmaktan koruyacağız’ diye bir iddiamız yok” diye belirtti.
NE YAPMALI?
Subaşı, Dünya Dil Gün’ünün tarihsel önemine dikkati çekerek, birçok dilin bu çerçevede yok olmama mücadelesi verdiğini ifade etti. 21 Şubat’ta yapacakları program hakkında bilgilendirmeler bulunan Subaşı, “Böylesi tarihsel bir günde çocuklar için atölye çalışmamızın startını veriyoruz. Bunun dışında panel ve basın açıklamalarıyla dilin önemine dikkat çekeceğiz” diye aktarımlarda bulundu.
Bir dilin ölmesi yalnızca bir dilin ölmesi anlamı taşımadığını insanlık tarihinin de yok olması anlamına geldiğini söyleyen Subaşı, “Kürt halkı üzerinde 200 yıldır hem fiziki hem de kültür soykırımı uygulanmaktadır. Fiziki soykırım başarılı olamadı. Ama şimdi kültür soykırımı ile Kürt soykırım nihayete erdirilmek isteniliyor. Bunun için ne gerekiyorsa yapılıyor. Bu noktada bizim şu soruyu kendimize sormamız gerekir: Kürt halkına dayatılan dil kırımın kabul edecek miyiz etmeyecek miyiz? Eğer etmeyeceksek yapacağımız şey bellidir” diye konuştu.
MA / Naci Kaya