İSTANBUL – Piyasalaştırılan ve özünden koparılmak istenilen müzikteki yozlaşmanın kapitalist politikaların bir parçası olduğuna dikkati çeken Koma Çiya Üyesi Hüseyin İldan, devletin bunu asimilasyonun bir parçası olarak gördüğünü söyledi.
Kapitalist modernite içerisinde her ürünün bir meta olarak görülmesinden kaynaklı günümüzde kültür-sanat alanı da büyük bir endüstri haline gelmiş durumda. Özellikle kültürel bağlarında koparılmak istenilen müzik, piyasalaştırılarak asimilasyon politikalarının bir parçası haline getirilmekte. Müzik ürünleri, meta haline getirilip satılırken, para ve estetik arasındaki denge ise para yönünde değişmekte. Confucius “Bir memleketin ahlak bakımından nasıl idare edildiğini anlamak isterseniz, o ülkenin müziğini inceleyiniz” diyerek, müziğin kültürel erozyondaki önemine işaret etmiştir.
Müzikte yaşanan yozlaşmayı ve bunun topluma olan etkilerini Koma Çiya üyesi Hüseyin İldan (Genim) ile konuştuk.
‘KÜLTÜREL EROZYON DEVLET POLİTİKASI’
Devlet ve kapitalist sistemin özellikle sanatın metalaşmasına dair ciddi bir çalışma yürüttüğünü belirten İldan, bu şekilde sanatın kültürel bağlarından kopartılmak istendiğini söyledi. Türkülerin en büyük toplumsal motivasyon olduğunu kaydeden İldan, “Sanat, toplumun inşasında büyük rol oynar. Bugün eğer devlet kültürel olarak toplumu erozyona uğratmak istiyorsa en çok yaralanacağı şeylerden bir tanesi kültür sanat alanıdır. Kültür sanat alanı açasından da bunun en başat alanı müziktir. Müzik topluma daha çabuk ulaşır, toplumda daha çok sinerji yaratır” dedi.
‘EN FAZLA SALDIRI TÜRKÜLERE’
Gençlerin dinlediği müzik içerisinde en büyük saldırının türkülere olduğunu ifade eden İldan, “Türkünün formatında halka mal olmuş, değerlerini taşıyan ve onu toplumun ahlak ve kültürünü kendi içerisinde besleyen, toplumu ileriye taşıyan nüveler var. Bütün olarak baktığımızda önemli halk ozanlarının türküleri pop ritmi altında yapılarak söyleniyor. Bu pop müzik, dejenerasyona uğratıyor demek değildir. Ama içerik ve söz bir birine uymayınca bunun aranjesi doğru yapılmadığı zaman doğalında onun içeriği bozuluyor. Bu bozulduğu zaman da doğalında asimilasyona uğruyor” ifadelerini kullandı.
‘TÜRKÇELEŞTİRME TÜRKÜLERİN ÖZÜNÜ BOZDU’
Asimilasyon ile devletin insanları başkalaştırma ve kendi benliğinden koparmak istediğine dikkat çeken İldan, bunun sonucunda da insanların kendi kültürlerine yabancılaştığını söyledi. Kürtçe müzik için bir diğer tehlikenin de şarkıların Türkçeleştirilmesi olduğunu belirten İldan, şunları söyledi: “Örneğin Caney Caney Şiwan Perver’in seslendirdiği Delil Doğan’ın bestelediği bir parça. Fakat bu ezgiyi aynı zamanda Türkiye’de bütün sanat camiası sözü içeriği değiştirilerek yorumladı. Okuyan arkadaşlara baktığımızda hem sözsel olarak hem de müzikal olarak ele alınca büyük bir asimilasyona uğradığını görüyoruz. Bu aynı zamanda birçok halk ezgisine uygulanmıştır. Ritmik özellikler aynı ama sözsel içerik tamamen değiştirilmiş. İçerik boşaltılırken, aynı zamanda kendi özünden uzaklaşmış, bunun bir Kürt halk ezgisi olduğunu sonradan öğreniyoruz.”
‘DEZENFORMASYON ÇOĞALDI’
Sokakta yapılan müziğe de değinen İldan, “3-4 tane genç ellerinde gitar, halk ezgilerini ya da yer yer sosyal mesaj veren parçalar da okuyorlar. Ama hiçbirini öz karakterinde okumuyorlar. Yalan yanlış ne varsa onu söylüyor, doğru söz yok, doğru içerik yok, doğru yorumlama yok. Bu açıdan baktığımızda müzikal olarak bir dezenformasyon var. Gençler de, ‘kısa yoldan ünlü olurum’ derdinde oldukları için türkülerin doğalını bozuyorlar. Doğal olarak kendi orijiniyle buluşmayan insan hızlı bir şekilde asimilasyona tabi olmuş olan insandır” diye belirtti.
‘YARIŞMALARLA MÜZİK PİYASALAŞTI’
Son yıllarda televizyonlarda yapılan yarışmalarla müziğin daha da piyasalaştığını vurgulayan İldan, bunun yerine üniversitelerdeki konservatuarda bu alanda çalışma yürüten, müziğin piyasalaşmasına kafa yoran akademisyenlerden faydalanılması gerektiğini aktardı. Bunun akademi dışında müzik yapılmaması gerektiği anlamına gelmediğini de söyleyen İldan, “Bu işin bilimsel olarak ele alınmasının daha doğru ve bunu topluma nakşetmek gerekiyor. Doğru aranjenin, doğru söylemenin kültürel olarak neye hizmet edip neye hizmet etmediğini göstermek gerekiyor. Çünkü okuduğunuz her şey bir şekilde toplumda karşılık buluyor” dedi.
‘MÜZİĞİN TOPLUMLA BAĞI DOĞRU KURULMALI’
Müziğin, toplumsal sorunları ele alıp, acıları ve sevinçleri aktarmaktaki önemine dikkat çeken İldan, şöyle devam etti: “Bu açıdan baktığımızda topluma götüreceğiniz her şeyin önermesi vardır. Sıradan bir aşk şarkısı söyleseniz de önermesi vardır. Çok güçlü bir toplumsal sorunu anlatan olay- hikaye anlattığınız bir ezgi olsa da yine aynı sinerjiyi buluruz. Yani sanatsal olarak topluma daha güçlü bir soru sorabiliyor muyuz? Daha güçlü bir cevap verebiliyor muyuz? Yani onun moral ve motivasyonunu daha güçlü bir şekilde örgütleyebiliyor muyuz? Onu kendimizle daha güçlü bağla buluşturabiliyor muyuz? Bu açıdan üretim alanında kendi öz gücümüzü bilimle birleştirerek duygu dünyamızı halka daha doğru ulaştırmamız gerekiyor. Doğru sanat, halktan aldığınızı doğru taşımaktır.”
‘DAHA FAZLA ROL ALINMALI’
Yozlaşmanın önüne geçebilmek için bu işi doğru yapan insanların topluma doğru gitmenin yollarını bulması gerektiğini ifade eden İldan, “MKM olarak, halk müziği, halk ezgisini daha doğru yorumlamayı kendimize bir görev olarak görüyoruz. Ezginin temel orijinalitesine göre ele almak gerektiği düşüncesindeyiz ve o perspektifle müzik yapıyoruz. O perspektifle de topluma gitmek istiyoruz. Bizim gibi düşünen sanatçı arkadaşlarımızı çabaları da önemlidir. Bizler açısından bakıldığı zaman en önemli eylemlilik olarak bu duruyor” dedi.
MA / Tolga Güney