İSTANBUL – Suruç’ta DAİŞ’in saldırısında yaşamını yitiren 33 kişinin anılarını ve mücadelelerini yaşatmak amacıyla başlatılan “Suruç için üret” kampanyasını işleyen Sanat ve Hayat Dergisi’nin özel sayısını anlatan BEKSAV Eş Başkanı Canan Kaplan, “Düşleri bizim için yarım kalmış bir görevdir” dedi.
Suruç Katliamı’nın 5’inci yıldönümü dolayısıyla Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) öncülüğünde 25 gençlik örgütü "Suruç için adalet, herkes için adalet" şiarıyla başlattığı kampanyanın sanat alanındaki ayağını “Suruç için üret” başlığıyla Bilim Eğitim Estetik Kültür Sanat Araştırmaları Vakfı (BEKSAV) üstlendi.
Suruç’ta yaşamını yitiren 33 düş yolcusunun için üç aşamalı olarak ördükleri kampanyanın ilk aşamasında yaşamını yitirenlerin sevdiği şarkılar, sevdikleri sanatçılar tarafından seslendirildi. Seslendirilen şarkılar BEKSAV’ın Youtube üzerinden konser olarak canlı verildi. Kampanyanın ikinci aşaması ise Suruç temalı resim ve görseller oldu. Gelen çok sayıda görsel bir hafta boyunca BEKSAV’da sergilendi. En son BEKSAV’ın çıkardığı “Sanat ve Hayat” dergisi, Suruç özel sayısını çıkardı. Dergide çok sayıda şiirler, öyküler ve resimler yanı sıra katliamın yaşandığı dönemde yazar, şair ve sanatçıların yazdıkları yer aldı.
33 düş yolcusunun anılarına ve mücadelelerine sahip çıkmak için yürütülen kampanyayı BEKSAV Eş Başkanı ve Sanat ve Hayat dergisi editörü Canan Kaplan’la konuştuk.
SURUÇ İÇİN ÖZEL SAYI
Resim, şiir, deneme, öykü ve karikatürel çalışmalarını Sanat ve Hayat Dergisi'nin Suruç özel sayısında topladıklarını dile getiren Kaplan, derginin üç bölümden oluştuğunu söyledi. Kaplan, “İlk bölümde Türkiye, Kürdistan, Rojava ve Avrupa’dan gelen çalışmaları büyük bir ekip çalışmasıyla taradık. İkinci bölümde tutsaklardan gelenler var. Üçüncü bölümde ise katliamdan hemen sonra yazılmış olan ve Özgür Gençlik dergisinde yayınlaşmış olan yazılar var. Yazılar dönemin ilk etkilerini ifade ettiği için bizim için değerliydi. Mehmet Sait Aydın, İrfan Aktan, Sibel Özbudun, Ragıp Varol gibi isimlerin yazılarına yer verdik. Bu duygunun nereden başlayıp nereye gittiğine dair bir veri olsun istedik” diye konuştu.
İLGİ YOĞUN OLDU
Zengin içeriğiyle dikkati çeken dergiye ilginin yoğun olduğunu belirten Kaplan, özellikle cezaevleri ve ailelerden büyük ilgi olduğunu söyledi. Kaplan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dağıtım ağalarında yer almadığımız için okuyucularımız dergiye internet ve kitap evlerinden ulaşabilirler. Ayrıca yaptığımız ilk baskı da çok hızlı bir şekilde tükeniyor, çünkü içende 33 düş yolcusunun hayatına dair ipucular var. Örneğin yaşamını yitirenlerden bir arkadaşımıza kızgın olan ama onun için öykü yazan biri var. Bir süre görüşmeyip sonra görüştüğü ardından ise kaybettiği bir arkadaşı için yazı kaleme alan biri de var. bunun yanı sıra hiç görmemiş ama onların anılarını yaşatan, mücadelesini sürdüren genç kadınlar, kadın yazarlar var. Derginin çıktığı duyar duymaz bir an önce almak istediler.”
İÇERİKLER ZENGİN
Dergi için gelen çalışmalarda tema belirlemediklerini ve bu yüzden derginin içeriğinin çok zengin ve farklı olduğunu vurgulayan Kaplan, şöyle devam etti: “Suruç size ne anlatıyor, ne ifade ediyor bunu bize kaleme, notaya, tuvale dökmelerini istedik. O yüzden ürünlerin çeşitliği anlamında bizi tatmin ettiğini söyleyebiliriz. Ayrıca salgın nedeniyle zamanında elimize ulaşmayan dergiye alamadığımız eserler var. Bundan ötür de üzgünüz. Öte yandan görsel çalışmaları sadece bir hafta sergilediğimiz için üzgünüz. Nitelik olarak hem Suruç’un büyük bir ifadesi var hem de çok somut hayatımızın her günümüzün her anımızın içinde olabilecek şeyleri anlatıyor. Şair Hicri İzgören’in gönderdiği Çığlık şiir var. Derviş Tan’ın şiiri editör olarak çok beğendiğim şiirler arasında yer alıyor. Her bir çalışmanın güzel bir tarafı vardı. Ben tekrar tekrar okudukça yeni şeyler keşfediyorum. Okurlarımız derginin sayfalarını karıştırdıkça bu çalışmaların niteliğini fark edecekler.”
‘DÜŞLERİ YARIM KALMIŞ BİR GÖREV’
Ayrıca, yaşamını yitiren 33 düş yolcusunun adalet mücadeleleri yanı sıra düşlerinin yarım kalmış bir görev olduğunu sözlerine ekleyen Kaplan, şunları söyledi: “Suruç, Türkiye’den Kürdistan’a birleşik devrime şahit olmaya giden, yanmış ve yıkılmış bir kenti yeniden inşa etmek, devrimci gençlik köprüsünü kurmak, oranın bir parçası olmaya giden 'yolcuların' hikayesi. Yalnızca oyuncak toplayan ve oranın çocuklarına götüren katledilen kişilerin hikayesi değil. Toplumun sol kanadından olan birçok kişi, dünyanın hayranlıkla izlediği bir mücadeleye hayran olmaya ve oradan kendilerini dönüştürmeye gidiyorlardı. Onları tamamlayamadılar. O yüzden Suruç sadece bir katliamı değil, yarım kalmış bir görevi hatırlatıyor. Onun için yarım kalan sadece onların hesabını sormak değil, adalet mücadelesini sürdürmek değil, hepimiz açısından onların düşlerini tamamlamak. Hele ki faşizmin bu kadar yükseldiği bu kadar pervasızlaştığı bu kadar parçalara ayırmaya çalıştığı, topyekun bir imhaya dönüştürdüğü bir coğrafyaya hepimizin görevi sadece sahip çıkmak olmalı.”
MA / Mehmet Aslan