Kürt sanatçılar: 2018’de de direneceğiz

img

DİYARBAKIR - Kapatma, sansür ve yasaklara rağmen 2017 yılının direnişle geçtiğini belirten Kürt sanatçılar, “Sanat bir umut yaratabiliyorsa sanattır” diyor. Sanatçılar, önümüzdeki yıl da halkla birlikte sanat için direneceklerini söyledi. 

Bölge kentlerine atanan kayyumlarla kültür kurumları ya kapatıldı ya da çalışanları işten çıkartılarak işlevsiz bırakıldı. Birçok kentte belediyeler tarafından organize edilen festivaller iptal edilirken, önemli Kürt şahsiyetlere ait anıtlar yıkıldı, isimlerinin yer aldığı tabelalar kaldırıldı. Bu baskılara karşısında alternatif kurumlar açarak sanatsal çalışmalarını sürdüren Kürt sanatçılardan tiyatrocu Berfin Emektar, sinemacı Ardîn Diren ve müzisyen Kadir Güneş ile Pale Huner’de bir araya gelerek 2017’yi konuştuk. 
 
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nden atılan tiyatrocuların kurduğu Amed Şehir Tiyatrosu oyuncularından Berfin Emektar, kültür kurumlarına yönelik saldırıların yaşananların sadece bir kısmı olduğunu belirterek, “Bir kişinin dilini, kültürünü aldığında artık onu tarif edebilecek bir şeyin kalmaz. Kimlik denilen olgu bununla tarif edilen bir şeydir. Her halk için bu geçerlidir. Bunları aldığın zaman orada bir hiçlik başlar, bir kimliğin kabul edilmeme hali doğar” dedi. 
 
İDEOLOJİK SALDIRI
 
Êhmedê Xanî’nin anıtının Doğubayazıt Belediyesi’ne atanan kayyum tarafından yıkılması gibi birçok saldırı yaşandığını hatırlatan Emektar, “Xanî, yazılı edebiyatımızın çok önemli bir yerindedir. Êhmedê Xanî’nin yazan elini kesmek, Kürtlere çok derin bir ideolojik mesajdır. Heykelleri yıkmak, kütüphaneleri, tiyatroları kapatmak çok ciddi ideolojik saldırılardır” diye ifade etti. 
 
İktidarın tüm bunları yerlerinden kaldırırken yerine bir şey koyamadığına da işaret eden Emektar, “Ben bu duruma baktığımda ne kadar zor durumda olduklarını görüyorum. Hiçbir güçlü devlet bunu yapmaz. Heykelleri yıkmaz, cenazeleri mezardan çıkartmaz. Çünkü korkmaz bunlardan” diye konuştu.
 
‘SANATÇI OLMAK, TAVIR SAHİBİ OLMAKTIR’
 
Kayyumların neredeyse tüm kentlerde devasa kültür sanat mekanlarına el koyduğunu dile getiren Emektar, ancak bu mekanların işletilmediğini, halkın hizmetinden çıkartıldığına vurgu yaparak, şunları söyledi: “Yani oralarda Kürt tiyatrosu yapmaya devam etselerdi, biz ‘Politik tiyatro yapan grup atıldı’ diyebilirdik. Ama tümden bir yasak varsa; bu bir halkı tümden kaldırma gayretidir. Kürtler mücadele tarihi güçlü bir halktır ve sanatçıları da güçlerini bu mücadeleden alıyor. Onların verdiği eğitimlerle sanatçı olunmaz, sanatçı olmak bir tavır sahibi olmaktır. Kötülüğe karşı bir tavırdır. Kötülüğün başladığı her yerde sanat bir tavır olarak ortaya çıkmıştır, tarihte böyledir.” 
 
‘KÜLTÜREL SOYKIRIM’
 
Sinemacı Ardîn Diren ise, 2017 yılında hem Kürt halkına hem de değerlerine yönelik ciddi saldırılar yaşandığını belirtti. Diren, “Kültür, sanat, folklor ve dilin bir halk için birincil önemdedir. Kürtlerdeki bu anlamdaki ilerleyiş bir tahammülsüzlükle karşılandı. Bu tahammülsüzlüğün geldiği nokta bir kültürel soykırıma dönüştü” dedi. 
 
Sanatın ve dilin önünü keserek Kürt halkının boğulmak istendiğini dile getiren Diren, iktidarın saldırılarla temel amacının hafızayı yok etmek olduğunu söyleyerek, “Kürtlerin hafızaları, tarihsel birikimleri hep egemenler tarafından tıkatılmak istenmiştir, buna saldırılar olmuştur. Hafıza unutulduğu ölçüde, kendi kültüründen, sanatından uzaklaşmıştır. 40 yıldır yürütülen bir mücadele var ve Kürtler artık hafızalarını berraklaştırmıştır, kültürel hafızasına sahip çıkıyor. Artık Kürt halkı gittiği, yaşadığı her yerde bir mücadele veriyor ve eskisi gibi bir yok etmek mümkün değildir. Bu yüzden böyle saldırılar gerçekleşiyor”
 
AKP hükümetinin daha birkaç yıl öncesine kadar Êhmedê Xanî, Apê Musa, Ahmet Kaya gibi Kürt halkı için önemli şahsiyetleri anarak kendini halka kabullendirmek istediğini hatırlatan Diren, şöyle devam etti: “Dün kitabını öptüğü Xanî’nin anıtını bugün kırabiliyor. Büyükşehir belediyesi önünde bulunan tarihi heykeller kaldırıldı, Cegerxwin’in ismini kaldırmak istediler. Neredeyse tüm park, sokak ve caddelerin ismini 15 Temmuz’la değiştirdiler. Bu, Kürtler için büyük bir ayıptır.” 
 
‘YAŞANANLAR SANATLA ANLATILABİLİR’
 
Son 3 yılda süreçten etkilenmeyen tek bir alan ve kişi olmadığını belirten müzisyen Kadir Güneş ise, bu tahribatın giderilmesi bakımından sanatçılara ciddi iş düştüğünü belirterek, yaşananların sanatla anlatılabileceğini, tarihsel verilerin de sanatla daha iyi işlenebileceğini dile getirdi. 
 
Kürt halkı için önemli isimlere saldıran iktidarın kendisi anlatarak şekil vermek istediğini dile getiren Güneş, “Bir taraftan Xanî’den söz ediyorlar diğer taraftan da onun heykelini yıkıyorlar. İnsanlar bunun farkındadır. O yüzden bizim değerlerimize saldırılar var. Êhmedê Xani’yi kendileri anlatmak istiyorlar. Dertleri bu, Kürt halkının kendi değerlerini kendileri anlatmak istiyor. Halkın kendi sanatını icra etmesinden korkuyorlar. Bu müthiş bir korkudur. Artık saldırılar son evresindedir. Baskıyla süreci devam ettirmeye çalışıyor” dedi.  
 
SANATÇILARIN REFERANSI 1990’LAR
 
Kültür Kurumların kapatılmasına karşı alternatif kurumların açılma sürecini de anlatan tiyatrocu Berfin Emektar, kültür kurumlarının bunun karşısında çok hızlı organize olmalarının 1990’lı yıllardan gelen bir tecrübe olduğunu belirtti. 
 
Belediyelerin halkın kurumları olduğunu söyleyen Emektar, “‘Biz halkın kurumları olan belediyelerde ne kadar alternatif sanat yaratabildik?’ bunun eleştirisi yapılabilir. Yanlış bir şey değildi ama oralarda bürokrasinin bir parçası haline mi getirdik, yoksa alternatif mekanlara mı dönüştürdük? Ne kadar yatay ilişki içinde, halka direkt temas içerisinde olduk. Orada sadece oyuncuyduk ama burada her şeyi ortak yapıyoruz. Bugün hem bilet satıyoruz, hem çay demliyoruz. Bizim orayı değiştirip dönüştürmek gibi bir sorumluluğumuz vardı. Bürokrasinin bir parçası olmaktan çok daha fazla halkla temas içinde olmak lazım. Biz bu durumdan ders çıkartacağız” diye konuştu. 
 
‘SANAT KORKU İMPARATORLUĞUNU YIKACAK’
 
Bu sürecin Kürtler için bir sınav olduğunu söyleyen Ardîn Diren, büyük emeklerle alınan kurumlarda nasıl çalışmalar yürütüldüğüne ilişkin özeleştirel yaklaşılması gerektiğini belirtti. “Bugün ne yaptığımız çok önemli” diyen Diren, şöyle devam etti: “Bir korku imparatorluğu yaratılmış ve bunun getirdiği bir moralsizlik var. Bu halin yok olabilmesi için sanatın misyonunu oynayarak bu olumsuz havayı ortadan kaldırması lazım. Biz bugün 3 kişi bir arada oturuyoruz her 3 kişi de farklı bir kurumda çalışıyor ve bu kurumlar faal olarak çalışıyor. Diyarbakır’da da diğer kentlerde de benzer yönlü çalışmalar yürütülüyor. Tabi bunu ne kadar başarıya ulaştırdığımızı ve alternatiflerin büyümesi, gelişmesi için tartışmalar yürütüyoruz. Çünkü yeterli görmüyoruz. 1990’lardaki ruhtan söz ediyoruz ama Kürtler artık değişti. Yani ruh olarak bunu taşıyabiliriz ama yol, yöntem değişmek zorundadır.” 
 
Kayyumlarla birlikte bölgede birçok kent ve ilçeye yayılan tüm festivallerin de yasaklandığını hatırlatan Diren, festivallerin sadece bir ürünü sunmaktan öte farklı ülkelerde olan Kürt sanatçıların bir araya gelerek birlikte ürettiklerini yasakla bunun da önüne geçilmek istendiğini söyledi. Diren, geçtiğimiz yıl sekteye uğrayan FilmAmed Belgesel Film Festivali başta olmak üzere festivalleri yapacaklarını söyledi. 
 
SANAT UMUT YARATABİLİYORSA…
 
Kapatma, sansür, yasak dolu bir yılın ardından gelecek yılın da kendileri için üretim yılı olacağını söyleyen Berfin Emektar, mücadele akışı içerisinde üzerlerine düşeni yapacaklarını vurguladı. “Sanat bir umut yaratabiliyorsa sanattır” diyen Emektar, sanatın tabiatı, dünyayı, insanı tanımak, tanımlamak için seçilen yollardan biri olduğunu vurgulayarak, “Burada yok edilmeye çalışılan halkın diliyle sanat yapmak önem arz ediyor. Sanat bir taraftan yozlaşma aracı olarak kullanılsa da diğer taraftan umut da yaratabiliyor. Bizim amacımız umut olmak, insanların sokağa çıkmasını sağlamak. Bu kadar kurum kapatılmışken insanların nasıl bir ruh haline girdiğini, bir kurumunda açılışının da nasıl bir umut yarattığını gördük. Biz bunu 2018’de de yapmaya devam edeceğiz. Bu kentteki tüm insanlarla buluşmaya çalışacağız, bunun için bir yol bulmamız lazım. 2018, direnmeye devam ettiğimiz bir yıl olacak” dedi. 
 
‘HAKİKATİ SANAT YOLUYLA AÇIĞA ÇIKARACAĞIZ’
 
Gelecek yıl da alternatif sanat üreteceklerini ve güçlü bir çıkışa ihtiyaç duyulduğunu söyleyen Ardîn Diren, “Theodor Adorno, ‘Sanat fethedilmemiş bir kaledir’ der. Yapılan tüm saldırılara rağmen ele geçirilemiyor sanat. Toplumda nefes alma yolu ancak sanat yoluyla gelişecek. Sanat kendini ifade etmenin bir yoludur. Biz bunu söylerken tarihten örnekleri ele alıyoruz. Yani ne yaparlarsa yapsınlar boşa çıkartamayacaklar. Bu hakikati sanat yoluyla açığa çıkartacağız” diye belirtti. 
 
‘SADECE MEKANSAL DEĞİŞİKLİK YAŞADIK’
 
Sanatın sunulmaya ihtiyaç duyduğuna işaret eden Kadir Güneş de, “Yaptığın bir şarkıyı kendine söylüyorsan bunun nasıl bir etki yaratacağını bilemezsin. Sanat sunulmak istiyor. Müzik, tiyatro hepsi böyledir. Halk bunu destekliyorsa demek ki kendine ait bir şey görüyor, kendini bulmaya çalışıyor. Bu da bizim doğruyu yaptığımızı gösteriyor. Bu durum devam edecektir” dedi. 
 
Kürt eserlerini notaya döktüklerini geçmişte bunun çok eksik bırakıldığını söyleyen Güneş, “Birçok eser şimdi notaya döküldü, kitaplaştı. Halkla olan iletişimi koparmadık. Daha iyi bir şekilde yürütüyoruz. Sadece mekânsal bir değişiklik yaşadık. Bunu bu yıl da devam ettireceğiz” dedi. 
 
MA / Dicle Müftüoğlu – Rêdûr Dijle