90'lı yıllarda kaybettirilenlerin akıbetini sordular

HABER MERKEZİ - İHD ve kayıp yakınları, 1990'lı yıllarda kaybettirilen Mehmet Şirin Bayram ve Yılmaz Gümüş'ün akıbetlerini sordu.  
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" talebiyle bu hafta da Amed, Êlih ve Colemêrg'de bir araya geldi.  
 
AMED 
 
İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 821’inci haftasında Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı İnsan Hakları Anıtı önünde biraraya geldi. Bu haftaki eylemde 2 Kasım 1996 tarihinde Pasûr’da (Kulp) ilçesinde kaybettirilen Mehmet Şirin Bayram’ın akıbeti soruldu. Açıklamada, gözaltında kaybettirilenlerin fotoğrafları taşındı.  
 
Bayram’ın kız kardeşi Halime Bayram, 28 yıldır hak mücadelesinden vazgeçmediklerini vurguladı. Kürt sorununun, adalet talep eden ailelerin mücadelesini görmekten geçtiğini vurgulayan Bayram, iktidarın ailelerin verdiği hakikat mücadelesi görmesi gerektiğini dile getirdi. Bayram, bu durumun bir lütuf olmadığını ifade etti. Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklı yaşanan acılara dikkati çeken Bayram, "Bu ülke adalet, hukuk ve demokrasiden dem vuracaksa, bu iktidar bu sorunu demokratik yöntemlere çözeceklerse öncelikle Cumartesi Annelerini, hak mücadelelerini görmek zorundalar. Bu iktidarlar ve bugüne kadar gelen devlet aygıtları, kayıp yakınlarına, Şirin’in kardeşi olan bana, Şirin’in anne ve babası olan anne ve babama birer can borçlu. Bu borcun ödenmesi cesaret ister” dedi. 
 
BAYRAM'IN HİKAYESİ 
 
İHD Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz, Bayram'ın hikayesini okudu. Bayram’ın hikayesi şöyle: "Mehmet Şirin Bayram, 15 Ağustos 1978 tarihinde Amed’in Pasûr (Kulp) ilçesie bağlı Hevêdî köyüne bağlı Bîra Zeyna Mezrasında doğar. 1994 yılında Bayram ailesinin yaşadığı Hevêdî köyü Bîra Zeyna Mezrasında devlet köylüler üzerinde ciddi baskılar oluşturup, köylüleri korucu olmaya zorlar. Ancak tüm baskılara rağmen köylüler koruculuğu kabul etmeyince yaşadıkları köy yakılır ve çoğu köylü zorla yerlerinden göç ettirilir. Mehmet Şirin Bayram’ın amcası olan İhsan Bayram, tüm baskılara rağmen köyde kalmaya devam eder. Aradan 2 yıl geçtikten sonra Mehmet Şirin Bayram, 1996 yılının Kasım ayında köyde yaşamakta olan amcası İhsan Bayram’ı ziyaret etmek için yola çıkar. Hevêdî köyüne vardığında karanlık çöker. Mehmet Şirin Bayram, yoluna devam etmez, sık sık yaşanan operasyonlardan dolayı gece tehlike arz edebilir diye Bîra Zeyna’ya ertesi sabah gideceğini düşünerek akrabası olan Ramazan Tekin’in evine misafir olarak kalmaya karar verir. O gece saat 11-12 civarında Kulp korucuları ve askerlerin yaptıkları ev baskınında ev sahibi olan Ramazan Tekin ve misafir olan Mehmet Şirin Bayram gözaltına alınır.
 
28 YILDIR KAYIP
 
Ramazan Tekin ve Mehmet Şirin Bayram’ın gözaltına alındığı esnada ev sahibi Hazal Tekin (Ramazan Tekin’in eşi), Fettah ve Cumali isimli iki korucuyu tanıdığını söyler. Aynı günün sabahında Hazal Tekin, Mehmet Şirin Bayram’ın amcası olan İhsan Bayram’ı haberdar etmek üzere saat 07.00 gibi Bîra Zeyna Mezrasına giderek Şirin'in amcasına Kulp korucularının ve askerlerin Şirin ve Ramazan’ı gözaltına aldıklarını haber verir. İhsan Bayram, Kulp Karakolu'na giderek gözaltındaki Mehmet Şirin Bayram için tanıdığı koruculardan korucubaşı Hüseyin ve Mustafa Bulut'tan Mehmet Şirin Bayram hakkında bilgi vermelerini ister. Mustafa Bulut, İhsan Bayram’a burada kalıp kendisinden haber beklemesi gerektiğini söyler, ertesi gün öğlen saatlerinde Mustafa Bulut (korucubaşı) İhsan Bayram’a ulaşarak Mehmet Şirin’in Kulp Karakolu'nda olduğunu onu gördüğünü, onunla konuştuğunu ve Şirin’in gözlerinin bağlı olduğunu söyler.
 
Korucubaşı olan Mustafa Bulut, Kulp Karakolu'na çağrılarak Mehmet Şirin Bayram’ı gördüğünü söylememesi için tehdit edilir ve şiddet görür. Ertesi gün sabah 08.00 gibi Mustafa Bulut, Mehmet Şirin Bayram’ın amcası İhsan Bayram’ın yanına giderek Şirin Bayram’ı hiç görmediğini ve Kulp Karakolu'na hiç gitmediğini söyler. Ailenin tüm resmi kurumlara yapmış olduğu başvuru ve arama çabalarına rağmen 18 yaşında gözaltında kaybettirilen Mehmet Şirin Bayram’dan bir daha haber alınamaz.” 
 
Açıklama, yapılan oturma eylemi ardından sona erdi. 
 
ÊLIH  
 
İHD ve kayıp yakınları, Êlih'te eylemlerinin 657’inci haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. "Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartının açıldığı eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı. Kayıp yakınları ve insan hakları savunucularının yanı sıra Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma, Dayanışma, Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER) yöneticileri de eyleme katıldı. Bu haftaki eylemde, 21 Ekim 1993 tarihinde henüz 17 yaşında iken Yeşiltepe Mahallesi’nde kaybedilen Yılmaz Gümüş’ün hikayesi okundu. 
 
İHD Şube yöneticilerinden Rezan Baytar, Gümüş’ün Êlih’te bir fotoğraf stüdyosunda çalıştığına işaret ederek, "21 Ekim 1993 günü çalıştığı işyerinden, saat 09.00’da Yeşiltepe Mahallesindeki bir ilkokulda fotoğraf çekimi yapmak için ayrıldı. O günden beri kendisinden haber alınamadı. Yılmaz, kaybedilmeden 1 ay kadar önce Batman Emniyet Müdürlüğü’nce gözaltına alınmıştı. Ailenin, resmi kurumlar nezdindeki tüm girişimlerine rağmen Yılmaz Gümüş’ten o tarihten itibaren bir daha haber alınamadı” dedi. 
 
Açıklama, oturma eylemiyle son buldu.
 
COLEMÊRG
 
İHD Colemêrg şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 147’inci haftasında Colemêrg’in Gever (Yüksekova) ilçesindeki sanat sokağında bir araya geldi. Eyleme, kayıp yakınları ile çok sayıda kişi katıldı. Eylemde, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartı ve kayıpların fotoğrafları açıldı. Bu haftaki eylemde 19 Ekim 1991 yılında evinden kar maskeli kişiler tarafından alınan ve cenazesi Gever’e bağlı Peylan köyü civarında bulunan Hamit Temel’in failleri soruldu.
 
İHD Colemêrg Şube sekreteri Pınar Zengin Şen, insanların gözaltına alınmasında yetkili kurumun “kolluk” güçleri olduğunu belirten Şen, kolluk güçlerinin gözaltına aldığı kişilerin yargı önünde yargılanmasından mesul olduğunu vurguladı. Kişilerin canını korumakla yetkili kolluk güçlerini gözaltına aldığı kişileri işkenceyle katletmesi insanlığa karşı işlenmiş suç kapsamında olduğunu söyleyen Şen, “Her ne kadar Türkiye’de yargı erki ilgili soruna derman olma konusunda sınıfta kalmış olsa da hak savunucuları ne kadar zaman geçerse geçsin katledilenlerin akıbetini sormaya devam etmektedir” dedi.
 
Hamit Temel’in olay örgüsüne değinen Şen, “Temel, 19 Ekim 1991 yılında silahlı kar maskeli 10 kişilik bir grup tarafından mezarlık mahallesindeki evinden, kimlik bilgisi gerekçesiyle, işkence ile gözaltına alındı. Yaratılan korku iklimi yüzünden insanlar bu hukuksuz fiile karşı herhangi bir müdahalede bulunamadı ve 4 gün boyunca Hamit Temel’den haber alınamadı. Temel’in ailesi, Yüksekova İlçe Jandarma Karakolu, Yüksekova İlçe Emniyeti ve Yüksekova Cumhuriyet Savcılığında başvuruda bulundu. Hamit Temel’in gözaltına alındığı gerçeği inkar edildi. Temel’in cansız bedeni kaçırıldıktan 5 gün sonra Gever’e bağlı Peylan köyü girişinde yol üzerinde bir çoban tarafından bulundu. Aile, Temel’in, işkence yapılmış bedeni ve kafasına sıkılmış iki adet mermi girişiyle karşılaştı” diye belirtti. 
Temel ailesinin resmi kurumlara yaptığı ikinci başvuruya herhangi bir cevabın bile verilmediğini söyleyen Şen, “Yüksekova savcılığının yürütmüş olduğu soruşturma  ‘kovuşturmaya’ yer olmadığı gerekçesi ile kapatıldı. Tüm tanıklıklara ve gerçekliğe rağmen Hamit Temel’in akıbeti faili meçhul bırakıldı. Bu ağır itham karşısında susmakla yetinen, hukuku ayaklar altına alan ilgili tüm kurumları göreve çağırıyoruz. Ayrıca hatırlatıyoruz ki; bu ve benzer ithamların hukuki ve toplumsal bir sonuca ulaşmaması yalnız devletin kurumlarındaki çürümeyi değil, toplumsal çürümeyi de derinleştiriyor. Böylelikle buradan tüm kurumlara sesleniyoruz; adaletin sağlanması için ağır bir hak ihlaline uğrayan Hamit Temel ve ailesine hakikati açıklayın. Kaç yıl geçerse geçsin yürütülen inkar siyasetinin karşısında olacağız. Hamit Temel ve tüm kayıplarımız için adalet aramaya devam edeceğiz” dedi.
 Açıklama, oturma eylemiyle son buldu.