Kayıp yakınları: Çözüm istiyorsanız cinayetleri aydınlatın

HABER MERKEZİ  - İHD ve kayıp yakınlarının eyleminde, Kürt sorununun çözümü için 1990'lı yıllardaki faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması gerektiği vurgulandı. 
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eylemlerinin 819’uncu haftasında bir kez daha Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı’ndaki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. Sivil toplum örgütü temsilcilerinden de çok sayıda kişi eyleme destek verdi. Eylemde, kayıpların fotoğraflarının olduğu dev bir poster açıldı ve kayıp yakınlarının fotoğrafları taşındı. 
 
İHD Şube Başkanı Ercan Yılmaz, Kürt sorununun çözümünün 1990’lı yıllardaki faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasıyla gerçekleşebileceğini vurguladı. Dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın da aralarında olduğu bazı isimlerin yargılandığı JİTEM Davası’nda beraat kararının onanmasına tepki gösteren Yılmaz, "Mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi. 
 
'GÖZÜMÜN ÖNÜNDE ALDILAR' 
 
Gözaltında kaybettirilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun, "Kayıpların hikayesini herkes biliyor. Fehmi gözümün önünde gözaltına alındı. Aracın plakasını ben kendim aldım. Elimizde, İstanbul'da, kapımızın önünde alındı. Onlar faili meçhule gitmedi. Her sokakta devletin boğazına yapışacağız. 29 yıldır ben Galatasaray Meydanı’nda seslendim. Burada da sesleniyorum; failler bulunsun" çağrısı yaptı. 
 
“Eşime ne oldu?” diye soran Tosun, şunları söyledi: "Eşim suç işlemişse yargılansaydı. Ama yargısız infazı hak etmedi. Neden beni 5 yetim çocukla baş başa bıraktınız? Benim gözlerimin önünde eşim alındı. Eşim ‘beni kaçırıyorlar yetişin’ diye bağırdı. Ben beyaz Torosların insanları nasıl kaçırdığını biliyorum. Devlet demokrasi istiyorsa, Galatasaray Meydanı ve Koşuyolu Parkı’na baksın. Eşimin mezarına çiçek bırakmaya hakkım yok mu? Haksızlığa karşı meydanlardaydım, meydanlarda kalmaya devam edeceğim.”
 
FEHMİ TOSUN'UN HİKAYESİ 
 
İHD Amed Şubesi Kayıplar Komisyonu üyesi Berfin Elçi, İstanbul Avcılar'da 19 Ekim 1995'te kaybettirilen Fehmi Tosun’un hikayesini okudu. Hikaye şu şekilde: "35 yaşındaki 5 çocuk babası Fehmi Tosun, Licê’nin Licok köyünde yaşıyordu. Siyasal şiddetin binbir halinin mekânı olan Licê ve köylerinde ağır bir baskı ortamı vardı. Tosun Ailesi bu baskı ortamında ağır bedeller ödedi. Köylerinde yaşama olanakları yok edilen Tosun ailesi İstanbul’a göç etmek zorunda kaldı. Fehmi Tosun, 19 Ekim 1995 sabahı yakın arkadaşı Hüseyin Aydemir ile birlikte Avcılar’daki evinde kahvaltı etti. Kahvaltı sonrası birlikte evden ayrılan iki arkadaş bir daha geri dönemedi. Fehmi Tosun akşam saatlerinde  silahlı, telsizli, sivil giysili üç kişi tarafından 34 UD 597 plakalı beyaz Renault araçla evinin önüne getirildi. Bu kişilerle evin bahçesine doğru ilerlerken kendisini gören eşi ve çocuklarına 'Beni öldürecekler!' diye bağırdı. Onlar Fehmi'nin yanına koşunca zorla araca bindirilerek götürüldü. Olaya mahalleliler de tanık oldu.
 
Hemen Avcılar Karakolu’na giden Hanım Tosun olanları anlattı, eşini kaçıran aracın plakasını verdi ve duruma müdahale edilmesini istedi. Plakayı kontrol eden ve telefonla görüşmeler yapan polisler 'Bizim yapacağımız bir şey yok' dedi. Hanım Tosun ve İHD tüm yasal yollara başvurdu, olayı hükümetin ilgili birimlerine ve kamuoyunun gündemine taşıdı. Ancak Fehmi Tosun’un gözaltına alındığı kabul edilmedi ve kendisinden bir daha haber alınamadı.
 
ZAMAN AŞIMI KARARI 
 
İç hukuktan sonuç alınamayınca dava AİHM’e taşındı. 2003 yılında sonuçlanan davada hükümet AİHM’e verdiği savunmada 'Hükümetimiz Fehmi Tosun'un kaybolması olayının meydana gelmesinden dolayı üzgündür. Bir kimsenin kaybolması olayı hakkındaki soruşturmanın eksik yapılmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2'nci maddesinin ihlalini oluşturduğu kabul edilmektedir' dedi. Ancak AİHM’de Fehmi Tosun’un yaşam hakkı ihlali ile ilgili devletin sorumluluğunu kabul eden AKP iktidarı Fehmi Tosun dosyasında etkin bir soruşturma yapılmasını sağlama yükümlülüğünü yerine getirmedi. Zaman aşımından takipsizlik kararı verilen dosya kapatıldı. Takipsizlik kararlarına yapılan itirazlar reddedildi. İdari ve yargısal yollarının tamamını tüketen aile, Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvurudan da sonuç alamadı. 
 
Fehmi Tosun’un gözaltında kaybedilişinin 29'uncu yılında talep ediyoruz: Devlet, Fehmi Tosun’un akıbetine dair derhal etkili soruşturma yapma yükümlülüğünü yerine getirsin, suçtan sorumlu olanları tespit edip cezalandırılmalarını sağlasın. Kaç yıl geçerse geçsin; Fehmi Tosun için, tüm kayıplarımız için, adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz."
 
Açıklama, oturma eylemiyle son buldu. 
 
ÊLIH 
 
Êlih'te İHD ve kayıp yakınları, eylemlerinin 655’inci haftasında Gülistan Caddesi’nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde açıklama yaptı. İnsan hakları savunucularının yanı sıra kayıp yakını ve siyasi parti üyesi eyleme katıldı. İHD Êlih Şube yöneticilerinden Sinan İslam Gegin, kayıpların akıbetini sormaya devam edeceklerini belirterek, “Bizler, çocuklarımızın, eşlerimizin, kardeşlerimizin akıbetini öğrenmek için adalet istiyoruz. Ölülerimizin yasını tutabilmek, onları insan onuruna yakışır bir şekilde ve usulünce defnedebilmek için adalet istiyoruz. Her hafta alanlardan faili meçhul cinayetlerin faillerinin yargı önüne çıkarılarak cezalandırılmasını ve kayıplarımızın akıbetinin açıklanmasını istiyoruz” dedi. 
 
İNSEL'İN HİKAYESİ 
 
Gegin, 25 Eylül 1999 tarihinde Sêrt’in Misirc (Kurtalan) ilçesinde kaçırılan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Şehmus İnsel’in hikayesini anlattı. İnsel’in ağabeyi Mehmet Şah İnsel'in anlatımları şöyle: "Kardeşim Fatih lisesinde okuduğu dönem Hizbullah örgütü içinde yer almıştı. Yaklaşık 2 yıl önce örgütle bağını koparmış ve açık öğretimle ilgileniyordu. Kardeşim açık öğretim kazanmıştı. Dersleri ile ilgileniyordu. Bu arada onu evlendirdik. Evlenme işlemlerini yapmak üzere Kurtalan Nüfus Müdürlüğü'ne birlikte gittik. Nüfus müdürlüğünde kardeşimin jandarma tarafından arandığını söylediler. Jandarmaya birlikte gittik. Bize Batman Emniyet Müdürlüğü'nden faks gelene kadar bekleyin dediler. Orada uzunca bir süre bekledikten sonra faks geldi. Kardeşimi Kurtalan Cumhuriyet Savcılığı'na sevk ettiler. Savcılık kardeşimi serbest bıraktı. Bu olaydan bir hafta sonra 25.09.1999 tarihinde kimliği belirsiz iki şahıs tarafından ‘Müslüman cemaati seni çağırıyor’ denilip götürülmüş ve 25.09.1999 tarihinden beri kendisinden bir daha haber alınamamıştır. Şehmus, 1999 yılında Kurtalan'da kaybedildi’ şeklinde anlatımda bulunmuştur.”
 
Açıklama oturma eylemiyle son buldu.
 
COLEMÊRG/GEVER
 
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 145’inci haftasında Gever (Yüksekova) ilçesinde bulunan Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. Bu haftaki eylemde, Gever’e 24 Mart 2008 yılında polisler tarafından açılan ateş sonucu hayatını kaybeden Fahrettin Şedal’ın failleri soruldu. İHD Şube Eşbaşkanı Musa Bor, 6 çocuk babası olan Fahrettin Şedal’ın hikayesini anlattı. 
 
Bor, "Şedal’ın evi ilçenin çarşı merkezindeydi. Gerginliğin had safhalara çıktığı dönemde toplumsal olaylar gerçekleşiyor ve bir hak arama yöntemi olarak insanlar, insan hayatına karşı gerçekleştirilen pervasız ve oransız saldırılara karşı bir anayasal hak olan sokaklarda eylemsellikler düzenliyordu. Bu olaylar esnasında vurulan ve hayatını kaybeden İkbal Yaşar için binlerce insan 24 Mart 2008 tarihinde yürüyüşe geçti. Akabinde çarşı merkezinde çıkan olaylar ile birlikte polis ekipleri rastgele havaya ateş açmaya başladı. Balkonda kızı Eylem ile oturan baba Fahrettin Şedal silah seslerini duyması ile birlikte kızını önüne alarak içeri girmek isterken açılan ateş sonucu vuruldu” dedi.
 
Şedal’ın yaralı bir şekilde hastaneye götürülmesinin polisler tarafından uzun bir süre engellendiğini dile getiren Bor, "Yaralı halde kan kaybeden Fahrettin Şedal’a kimlik sorgusu yapıldı. Hastaneye yetiştirilmesi gerekirken keyfi muamele ile bekletildi. Ardından araç içinde yaralı halde ki Fahrettin Şedal’a silah dipçikleri ile işkence yapıldı. Bilincini kaybeden Şedal’ın geçişine müsaade edilmedi. Alternatif yollardan hastaneye götürülen yaralı haldeki Şedal Van Yüzüncü Yıl Üniversite Hastanesine sevk edildi. 18 günlük yaşam savaşını 10 Nisan 2008 tarihinde kaybetti” diye konuştu.
 
Bor, “Balistik incelemesi tamamlanmadı. Kurşunun nereden ne açı ile geldiği, olay yerinde ki kolluk kuvvetinin silah ve mermiler incelenmedi. Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan tüm başvurular reddedildi. Dosya kovuşturmaya yer olmadığı gerekçesi ile kapatıldı. Böylelikle evinin balkonunda otururken vurulan, yaralı bedenine işkence edilen Fahrettin Şedal’ın akıbeti faili meçhul bırakıldı. Yargı erki bu elim olayı herhangi bir soruşturma yürütmeden cezasızlık politikası ile kapattı. Buradan tüm yetkinlere bir daha sesleniyoruz. Fahrettin Şedal ve kayıplarımızın akıbetini sormaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Fahrettin Şedal için hak arama mücadelemiz her koşulda devam edecek” dedi.
 
Eylem, oturma eylemiyle son buldu.