Sanatçılardan kayyım tepkisi: Darbe, işgal ve iradeye ipotektir

img
İSTANBUL - Yönetmen Emin Alper, belediyeye kayyım atanmasını "siyasi darbe" olarak nitelendirdi. Sanatçı Berna Laçin "işgal politikası" derken, sanatçı Nur Sürer ise kayyımla "Kürtlerin iradesine ipotek konulduğunu" söyledi. 
 
Colemêrg Belediyesi Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış, İçişleri Bakanlığı kararıyla görevden uzaklaştırıldı. Akış, gözaltına alındıktan sonra 10 yıldır süren davanın jet hızıyla karara bağlanması üzerine tutuklandı. Akış'ın yerine ise kayyım atandı. Böylece Colemêrg Belediyesi'ne 3'üncü kez kayyım atanmış oldu. İktidarın kayyım politikasına çeşitli çevrelerden tepkiler devam ediyor. 
 
ALPER: SİYASİ DARBE
 
Mezopotamya Ajansı'na (MA) konuşan senarist-yönetmen Emin Alper, kayyım atamalarını "siyasi bir darbe" olarak niteledi. Alper, "Hiç lafı evirip çevirmeden söylemek gerekirse bu yerel ve siyasi darbedir. On yıllık bir davanın tekrar ısıtılıp seçimden 2 ay sonra gündeme getirilmesi de, belediye meclisinin yeni bir başkan seçmesine fırsat verilmemesi de, iktidarın niyetin ne olduğunu açıkça gösteriyor. Bu yapılanlar Hakkâri halkını ikinci sınıf vatandaş yerine koymaktır. Onlara 'Sizin oyunuzun kıymeti yok' demektir. Zaten İçişleri Bakanı'na kayyım atama yetkisini veren kararnamenin Anayasa'ya açıkça aykırı olduğu hepimizin malumu. Bu yetkinin halen uygulanıyor olması, fiilen Olağanüstü Hal'den çıkmadığımızın da acı bir göstergesidir" ifadelerini kullandı.
 
LAÇİN: İŞGAL POLİTİKASI HALİNE GELDİ
 
Kayyım atamalarının hiçbir hukuki dayanağının olmadığının belirten oyuncu Berna Laçin, "Ben kesinlikle kayyum atanmasına karşıyım ve üstelik hiçbir hukuki mantığa da oturtamıyorum. İktidar kayyumu bir alışkanlık ve işgal politikası haline getirdi. İktidar müdahale edilebileceği yerleri, işgal politikasıyla yönetmek istiyor. Özellikle seçimle alamadığı yeri kayyum atayarak almaya çalışıyor. Bu ülkemiz açısından çok tehlikeli bir şey. Benim için her zaman halkın seçtiği kişi önemlidir. Seçilen kişilerle ilgili söz konusu iddialar varsa neden daha önce izin verildi. Seçimden çok önce bu insanlar Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) başvurdu. YSK o zaman gerekçesini ve nedenleri belirtebilir, adayın doğru olmadığını söyleyebilirdi. Eğer YSK da 'Nasıl olsa kayyum atarım' diye başvuruları kabul ettiyse, burada yine bir art niyet vardır. Her iki durumda kabul edilemez bir şeydir" diye konuştu. 
 
Seçilen kişinin hangi partiden olduğunun önemli olmadığını ve halkın iradesi olduğunu vurgulayan Laçin, "Bir insan seçime girmişse, halk onu seçmişse o artık oranın başkanıdır, iradesidir. Seçim demek halka sormaktır, kayyum atanacaksa halka sormayın, orada seçim de yapmayın. Eğer halka sorulduysa son söz halkındır ve halkın sözünün üstüne söz söylenmez. Demokrasi budur. Bu yüzden kayyuma tamamen karşıyım, kayyum uygulaması diye bir şey söz konusu olamaz" şeklinde konuştu. 
 
'EN GERİ DEMOKRASİLERDE BİLE YOK'
 
Halkın seçmediği kişiyi halka zorla dayatmayı demokratik değerler üzerinden eleştiren Laçin, şöyle devam etti: "İktidar kaybettiği yerleri çeşitli nedenlerle almanın formüllerini kayyum atamalarında buluyor. Kayyumun gerekçesi olamaz eğer bir kişiyi suçlu görüyorsan o zaman o partiden başka birinin başkan olması gerekiyor. Başka bir partiden birini atayamazsınız halk onu istemiyor, isterse seçerdi zaten. Halkın seçmediği kişiyi zorla dayatmak halka kendini dayatmaktır. Bu kabul edilebilir bir şey değil. En geri demokrasilerde bile bu yok."
 
'KAYYIM POLİTİKASINA KARŞI OLMAK GEREK'
 
Türkiye'de daha çok "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" mantığının hakim olduğunu ifade eden Laçin, bunun aşılması gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi: "Bizim ülkemiz ve bizim camiada birçok arkadaşımın handikabı bu. Yaşanan birçok olayda 'Benimle ne alakası var' deniliyor. Bu bakış açısı bizim ülkemizi geriye götürüyor. Yani böyle düşünürsek benimde Hakkari'yle bir bağlantım yok, ben İzmirliyim 'Bana ne mi?' demeliyim. Bugün oraya yapılan bir haksızlık herkese yapılıyor. Şimdi Hakkari'ye atanan kayyum, yarın İzmir'e atanır. Yani fikir ve düşünce olarak kayyum politikasına karşı olmak gerekir. Bunun farklı parti ya da onun, bunun tarafıyla da ilgisi yok. Tarafın demokrasi, adalet ve eşitlik olacak. Tüm mesele ilkeli olmaktır, bu yüzden bir fikre karşı çıkılmalı. Bugün DEM Parti'ye yapıyorsa yarın SAADET'e öbür gün başka bir partiye yapılır. Hangi partiye yapsalar ben karşı çıkarım, benim için fark etmiyor. Benim için halk iradesi önemlidir ve halkın iradesi yok sayılamaz nokta."
 
'KAYYIMA KARŞI ÇIKMALIYIZ'
 
Her yerin eşit bir şekilde seçme ve seçilme hakkına sahip olduğunu dile getiren Laçin, tüm kesimlere çağrıda bulunarak, “Kayyum politikasına herkes komple karşı çıkılmalıdır. Neresi olursa olsun. Türkiye’de her ilin eşit seçme hakkı vardır. Burası Türkiye Cumhuriyeti, herkes bir birbirinden sorumludur. Doğru on tane değil bir tanedir. Herkes buna göre hareket etmelidir” şeklinde konuştu.  
 
SÜRER: 12 EYLÜL FAŞİZMİNDE BİLE YOK
 
Kayyım uygulamalarına karşı olduğunu ifade eden oyuncu Nur Sürer, kayyım politikalarının AKP iktidarıyla Türkiye'nin gündemine girdiğini hatırlattı. Türkiye tarihinde hiçbir zaman bu kadar hukuksuz ve anti demokratik uygulamalarla karşı karşıya kalınmadığını kaydeden Sürer, sözlerini şöyle sürdürdü: "12 Eylül faşizm döneminde böyle bir uygulama yoktu. Seçilmiş belediye başkanını tutuklayıp, yerine kayyum atamak Türkiye tarihinde görülmemiş bir şeydir. Hakkari üçüncü kez kayyum atanan bir yerdir. Bu kayyım politikası AKP ile Türkiye gündemine girdi. Halkın seçtiklerinin yerine bürokratları atamak kabul edilebilir bir şey değil." 
 
'KAYYIMLAR YÜKLÜ BORÇ BIRAKIP GİTMİŞ'
 
Kayyım politikalarıyla Kürt halkının iradesinin gasp edildiğini vurgulayan Sürer, "Daha önce Halkların Demokratik Partisi (HDP) belediyelerine de kayyum atandı. Şimdi DEM Parti'nin belediyesine kayyum atanıyor. Üstelik halkın seçtiği partilerin yerine atanan kayyum belediyelerde acayip bir bütçe, borç bırakıp gitmiş. Yani bunlar belediye açısından şehri idare etmemişler, insanlarla ilişki kurmamış. Bu yüzden ben kayyıma şiddetle karşıyım halkın iradesi çok önemli" dedi.
 
'HERKES BU DAYATMAYA KARŞI ÇIKMALI'
 
Kayyım politikasının sadece belediyeye atanan bir kayyım olarak görülmemesi gerektiğini dile getiren Sürer, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu Kürt halkının iradesine ipotek koymaktır. AKP Kürt halkına 'Seçmeyeceksiniz. Biz sizden belediye başkanı istemiyoruz' diyor. Batı'da kayyum ataması olmuyor, sadece Kürt şehirlerine kayyum atıyorlar. Bu tamamen Kürtler yönelik yapılan bir şey başka bir açıklaması yok. Daha önce İstanbul’da Beşiktaş Belediye Başkanı yolsuzluk gerekçesiyle görevden alındı, ama kayyum atanmadı, yerine ikinci dereceden kişi başkan oldu. Yine Ataşehir'de belediye başkanı görevden alındı. Ora da belediyenin kendi meclisi bir başkan seçti ve o kişi belediye başkanı oldu. Hakkari'de aynı şey uygulanabilirdi. Ama yapılmadı, demek ki Kürt halkına yapılan bir şeydir. Herkesin bu dayatmalara karşı çıkması lazım."
 
MA / Esra Solin Dal