'İnfaz yasası toplum vicdanını yaraladı'

img

VAN - Van'ın koronavirüs tablosunu paylaşan KESK, hafta sonu uygulanan sokağa çıkma yasağı ve sonuçlarına dikkati çekerek, Meclis'ten geçen İnfaz Yasası’nın toplum vicdanını yaraladığını ve kapsam dışı bırakılan siyasi tutukluların ölüme terk edildiğini kaydetti.

Kamu Emekçileri Sendikası (KESK) Van Şubeler Platformu, gelinen aşama itibariyle kentin koronavirüs (Kovid-19) tablosunu paylaşarak, 11 ve 12 Mart tarihlerinde uygulanan sokağa çıkma yasağı ve sonuçlarına dair açıklama yaptı. KESK’te yapılan açıklamada konuşan Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Şube Eşbaşkanı Zeki Seven, 16 Mart 1988 tarihinde Halepçe'de yapılan katliamı hatırlatarak, Baas rejimini ve katliamın sorumlusu diktatör Saddam Hüseyin’i lanetledi. 

Sendikanın ulaştığı bilgileri paylaşan Seven, kentte toplam 52 kişinin koronavirüs test sonucunun pozitif çıktığını, virüs belirtisi gösteren 100 kişinin henüz test süreçlerinin sonuçlanmadığını ve 10 kişinin de salgın nedeniyle hayatını kaybettiğini tespit edilmiştir. Kent genelinde karantinada olan 14 yerleşim yerinin olduğunu hatırlatan Seven, Çaldıran ilçesine bağlı 2 mahallenin daha karantinaya alındığı, yaklaşık 10 pozitif vakanın olduğu ve serbest dolaşım kuralının ihlal edildiği bilgisini paylaştı. 
 
‘KARAR ACEMİCE UYGULANDI’  
 
Geçen hafta sonu ilan edilen ve devamında Türkiye’nin tüm büyük şehirlerinde halk tabanında infiale neden olan sokağa çıkma yasağını anımsatan Seven, yasağın amacının tersine hizmet ettiğini ve salgının bulaşma hızını arttırdığı yönündeki görüşleri yineledi. Alınan yasak tedbirinin yerinde olmasına rağmen acemi bir biçimde ele alınıp uygulandığını söyleyen Seven, “İçinde olduğumuz pandemi sürecinde halk sağlığını tehlikeye sokmuştur. Burada dikkat edilmesi gereken asıl hususlardan biri şudur ki; bu tip toplumsal tabanlı çalışmalar yapılırken/tedbirler alınırken toplum ve kitle psikolojisinin iyi analiz edilememesi bu sonucu doğuran temel etkenlerdendir. Bu doğrultuda Toplum Bilimleri Kurulu’nun derhal işler hale getirilerek tavsiyeleri doğrultusunda toplumsal çalışmaların yapılması veya toplumsal tedbirlerin alınması önem arz etmektedir.  Toplumun dezavantajlı kesimleriyle, yani dolaysız biçimde içinde olduğumuz salgın sürecinde incinebilirliği en üst düzeyde olan vatandaşlar ile çalışan ve uygulamaya dayalı bir disiplin olan Sosyal Hizmet‘in de Toplum Bilimleri Kuruluna dahil edilmesi gereklidir. Salgınla mücadelede devlet yetkilileri tarafından alınan bazı kararların alt yapısı oluşturulmaksızın uygulanmaya çalışılması, gerek ilgili hizmetin faydalanıcısı (halk) gerekse ilgili hizmetin sunucusu (kamu personeli) açısından karmaşaya neden olmaktadır. Yaşanılan bu organizasyon eksikliğinin temel nedenlerinden biri yazılı ve görsel medya araçları tarafından sağlıklı bilgilendirmenin yapılmamasıdır bu noktada da gerekli önlemlerin alınması gereklidir” diye belirtti. 
 
‘ÜCRETLER ŞARTSIZ VE TAM ÖDENSİN’
 
Her hafta dile getirdikleri ücretli öğretmenlerin durumunu bir kez daha hatırlatan Seven, “Ücretli öğretmenlere ücretlerin ödeneceğini söyledikten sonra geleceklerini ipotek altına alan taahhütname imzalatmaları kabul edilemez. Derhal bu hatadan dönülmeli; ücretli öğretmen olarak çalışan eğitim emekçisi arkadaşlarımıza ücretlerinin şartsız ve tam ödenmesini istiyoruz” dedi. 
 
‘FIRSAT EŞİTSİZLİĞİ GİDERİLSİN’ 
 
Uzaktan eğitimin öğrenciler arasında yarattığı eğitimde fırsat eşitsizliğinin devam ettiğini belirten Seven, Mille Eğitim Bakanlığı’nın bu eşitsizliği bir an önce gidermesini ve öğrencilere gereken desteğin verilmesi istedi. Siyasi tutukluların kapsam dışı bırakılarak, “İnfaz Yasası” adı altında çıkarılan kısmi affa da değinen Seven, taleplerini şöyle sıraladı: 
 
“* PTT iş kolunda çalışan emekçilerin taleplerinin getirilmediği açıktır. Özellikle PTT dağıtım birimlerinde oturma alanı sosyal mesafe kuralına uyulmamaktadır. 
 
* Bugüne kadar memur ve dağıtıcı emekçi arkadaşlarımız için esnek bir çalışma modeli oluşturulmamıştır.  
 
* PTT de çalışan bazı emekçi arkadaşlarımızın testlerinin pozitif çıktığını biliyoruz. Bu konuda yetkililerin kaç emekçi arkadaşımıza test yapıldığını, kaçının testlerinin pozitif çıktığını ve kaç arkadaşımızın hastanelerde tedavi gördüğü bilgisini kamuoyu ile paylaşmalıdır. Yeni vakaların oluşmaması için gerekli tedbirlerin alınmasını istiyoruz. 
 
* İŞKUR’da kısa çalışma ödeneği yoğunluğu hala devam etmektedir. Korkumuz İŞKUR emekçilerinin siyasi rant için evrak ya da işveren görüşmeleri için sokağa çıkarılarak sermayenin ayağına götürülmesidir.
 
* SGK hali hazırda her ne kadar vardiyalı çalışmaya geçmiş olsa da: vatandaşın kuruma gelmesini engelleyememiş ve personeline koruyucu sağlık hizmetleri hakkında eğitim vermemiştir.
 
* Maliye de ki yoğunluk devam etmekte. Vatandaşların ertelenmeyen vergi, harç, ceza gibi ödemeleri için kurumlarda yoğunluk oluşmaktadır.
 
* Nüfus müdürlüklerinde parmak izi işlemleri için gelen vatandaşlar,  emekçiler için risk oluşturmaktadır.
 
* Zorunlu olmayan tüm hizmetler durdurulmalıdır.
 
* İnfaz yasası adı altında çıkarılan kısmi af ile toplum vicdanını derinden yaralamıştır. Adalet Bakanı’nın açıklamaları bizim daha önce yaptığımız çağrılarımızın haklılığını göstermiştir. Özellikle hasta tutuklu ve hükümlülerin salgında dahi serbest bırakılmaması ısrarı onları ölüme terk etmektir.
 
* Meclis’teki görüşmeler sırasında iktidar partisi milletvekillerinin tutuklu kişiler için ‘ÖLSÜN’ ifadesi, çıkarılan yasanın niyetini ve mantığını ortaya koymuştur. Önümüzdeki günlerde cezaevlerinde kalan tutuklu ve hükümlülerin salgın dolayısı ile ölüm haberlerini alma endişemiz büyüktür. Cezaevlerinin salgın dolayısı ile ayrım yapılmaksızın bütün tutuklu ve hükümlülerin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Aksi durumda yaşanacak can kayıplarından iktidar sorumlu olacaktır.”