‘Salgın uzun sürerse kıtlık olur’

img
VAN - Ziraat Yüksek Mühendisi Şerif Kayalık, salgının uzun sürmesi halinde tarım ve hayvancılıkta kıtlık riski olduğuna dikkati çekerek, çözüm için “demokratik ve komünal üretim” önerdi.
 
Koronavirüs salgınının bir süre daha devam etmesi durumunda sebze başta olmak üzere tarım ve hayvansal üretimin dibe vuracağı uyarısında bulunan uzmanlar, özellikle üç ya da dört ay sonra dünya ve Türkiye’de gıda sıkıntısının baş göstereceğini düşünüyor. Salgın nedeniyle evlerinden çıkamayan çiftçilerin bu haliyle ekin de yapamayacağını kaydeden Ziraat Yüksek Mühendisi Şerif Kayalık, tarım sektörünün stratejik bir sektör olduğunu hatırlattı. Kayalık, “Üreticiler bir kez üretimden koptuktan sonra tekrar tarımsal üretime dönmeleri oldukça zor, hatta olanaksızdır” diye belirtti. 
 
3,5 MİLYON HEKTAR ARAZİ EKİLMEDİ
 
Türkiye’nin 17 yılın sonunda temel tarımsal ürünlerde dışa bağımlı hale getirildiğini vurgulayan Kayalık, “Tarım sektörünün ekonomideki ağırlığı her geçen yıl azalmaktadır. Tarımın milli gelire ve istihdama katkısı azalırken, çiftçinin yıllardır devletten alacağı büyümekte, desteklenmeyen çiftçi, faizli kredilere başvurmakta, borç batağında tarlasını satmaktadır. Tarımsal alanlarda yeterince örgütlü olmayan çiftçilerimiz üretimden çekilirken, ülkede son 20 yılda 3,5 milyon hektar işlenebilir tarım arazisini ekmekten vazgeçti. Yine yaklaşık 700 bin çiftçi son derece yetersiz olan tarım desteğini bile almayı bıraktı” dedi. 
 
ÜLKEDE ÜRETİM SORUNU 
 
Bütün verilerin tarımda bir üretim sorunu olduğunu ortaya koyduğunu vurgulayan Kayalık, şöyle devam etti: “Tarım alanlarının, tarımsal üretimin, çiftçi sayısının, kırsal alan nüfusunun sürekli düştüğü bu süreçte, en büyük pay aracılara ve sözleşmeli tarımla çiftçiyi taşeronu olarak kullanan büyük şirketler ile ithalatçı firmalara gitmektedir. Tarımsal girdi fiyatları enflasyonun üstünde olurken, tarımsal ürünlerin tarladaki fiyatı enflasyonun altında kalıyor. Marketteki fiyatı enflasyonun üstünde kalırken, üreten çiftçi para kazanamamakta, tüketiciler ise pahalı gıda tüketmektedir. Tarım sektörümüz, yıllardır uygulanan yanlı ve yanlış tarım politikaları nedeniyle bu hale getirildi. Tohumdan fidana, tarımsal alet makinalarından gübreye, süt endüstrisinden yem fabrikalarına, et-balık kurumlarından tarım kredi kooperatiflerine kadar bütün tarımsal alanlarda üreten, destek veren yapılar dağıtıldı veya işlevsiz hale getirildi.” 
 
YIKICI ETKİSİ OLACAK
 
Tarımsal ithalatın 189 milyar TL’yi aştığını sözlerine ekleyen Kayalık, iktidarın yağlı tohum ve türevleri olan GDO’lu Pamuk, Buğday, Soya, Ayçiçeği, Mısır, Nohut ve Pirinç ithalatına 183 milyar dolar civarında ödeme yaptığını ifade etti. İktidarın canlı hayvan ve kırmızı et ithalatı için yaklaşık 6 milyar dolar ödendiğini hatırlatan Kayalık, şunları belirtti: “Et fiyatları düşmediği gibi yerli hayvan üreticileri de ithalat nedeniyle iflas etti. Öyle ki saman bile ithal eder hale gelindi. Bu durum da gösteriyor ki, Türkiye tarımı mevcut yapısal sorunlarını çözememiş iken, ülkemizi de yoğun olarak etkileyen koronavirüs salgınının sektöre yıkıcı etkilerinin olacağı açıktır. Bu süreçte; Covid-19 salgını nedeniyle 18 Mart 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan ‘Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi’ndeki önlemler arasında tarım sektörüne yer verilmedi. 25 Mart 2020 tarihli ekonomik destek paketinde de tarım sektörü yine yer almadı. Bu da bu alanın tamamen gözden düşürüldüğünü gösteriyor.” 
 
‘ÜRETEMEZSEK KITLIK YAŞANIR’
 
Mart ve Nisan aylarının özellikle sebze tohumu ve fidesi ile pamuk, ayçiçeği, mısır gibi ürünler için ekim, dikim, gübreleme ve ilaçlama zamanları olduğunu anımsatan Kayalık, yine halen bakım çalışmaları yürütülen mevsimlik meyvelerin hasat zamanı yaklaştığın ancak ülkedeki hiçbir üreticinin, çiftçinin önlerini göremeyecek durumda olduğunu belirtti. “Bir aylık ekim sezonunu kaçırırsak, bir yıllık mahsulü kaybederiz” uyarısında bulunan Kayalık, şunları söyledi: “Üretmezsek beslenemeyiz. Üretemezsek tüketemez, kıtlık ve açlık yaşarız. İthalat, normal zamanlarla birlikte, özellikle salgının dünyayı tehdit ettiği günümüzde de çözüm değildir. Kaldı ki salgın bütün dünyayı etkilemekte ve her ülke kendi başının çaresine bakmanın yollarını aramaktadır. Çözüm; çiftçilerimizin tarım ürünlerini üretebileceği olanakların güçlendirilmesi ve tüketicilerimizin de bu gıdalara uygun fiyatta sürdürülebilir bir şekilde ulaşmasının sağlanmasıdır. Üretim için gübre, tohum, ilaç, yem, mazot, elektrik gibi temel girdilerin maliyetleri düşürülmeli, tarımsal girdilere destek verilmeli, KDV indirimi dahil üreticiyi ve üretimi rahatlatıcı önlemler ivedilikle alınmalıdır. Yine iktidarın sezon içerisinde çalışmak zorunda olan çiftçi ve üreticilerin çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmek, her türlü tedbiri alması gerekiyor.”
 
TEK ŞANS KOMÜNAL BİR EKONOMİ 
 
Doğayla dost, talan ve tahribata gitmeden demokratik ve komünal bir ekonomi modelini hayata geçirilmesini artık tek şans olduğuna vurgu yapan Kayalık, sözlerini şöyle tamamladı: “Karantinanın devam etmesi halinde bitkisel ve hayvansal üretim alanlarında yetersizlikler yaşanacak, çiftçi tarlasına, bağına bahçesine gidemediği için üretim yapılamayacak. Bütün hizmet sektörleri kapalı olduğu için çiftçinin elindeki hayvanlar kısa vadede pazara sürülemeyecek ve besici üreticiler kaybedecek.  Zaten yoksul ve perişan olan çiftçilerimiz bu salgınla birlikte ayakta duramaz hale gelecektir. Doğal olarak çiftçi ve üreticilerin bitmesi beraberinde açlık, kıtlık ve sefaleti getirecektir. Bölge illeri genel olarak bu riskleri en başta yaşayan kentler olacaktır. Milli gelirde son sıralarda yer alan bölge illerimizdeki çiftçiler ve tüketici olarak bizleri zor günler beklemektedir.” 
 
MA / Adnan Bilen