Ekonomist Müftüoğlu: Hükümet salgını sermaye için fırsata çevirmek istiyor

img

İSTANBUL - Koronavirüsün küresel çapta yaşanan ekonomik krizi daha alevlendirdiğini söyleyen Ekonomist Özgür Müftüoğlu, Türkiye’de hükümetin vakalara karşı toplumsal çıkar yerine sermayenin çıkarına ilişkin önlemler aldığını belirtti. 

Çin’de ortaya çıkan ve kısa zamanda tüm dünyaya yayılan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle bugüne kadar 13 bini kişi yaşamının yittirdi. Dünya’da hızla yayılan virüs Türkiye’de uzun süre görmezden gelinirken, salgının görülmesinden sonra hükümet kısmi adımlar attı. Salgının Türkiye’de yayılmasından sonra hükümet eğitim kurumlarında eğitme ara verilmesi, inanç merkezleri, kafe, sinema salonları, oyun alanları, sosyal faaliyet alanları kapatıldı. Türkiye ekonomisinin ana omurgası konumunda olan AVM, banka, oteller, inşaat şantiyeleri, ağır sanayi iş kolu gibi alanlar kapatılmazken, alınan önlemler çok yetersiz.
 
‘TÜRKİYE KORONAVİRÜSÜ CİDDEYE ALMIYOR’
 
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizi ve salgınla birlikte yaşananları Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendiren Ekonomist Yrd. Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu, “Kamuoyundan türlü baskılar sonucu salgın kabul edildi. Bunun üzerine bir takım tedbirler alınmaya başlandı. Ancak bunun için geç kalınmıştı. Keza en son Çarşamba günü Erdoğan’ın da açıklamış olduğu ekonomi istikrar kalkınma paketiyle birlikte değerlendirdiğimiz zaman, şunu görüyoruz; hükümet tüm dünyada hızla yayılan ve küresel bir kriz yaratan bu virüsü ciddiye almıyor. Hükümetin aldığı önlemlere bakıldığı zaman yurttaşların sağlığını değil, sermayenin daha çok çıkarına olan önlemleri aldığını görüyoruz” dedi.
 
‘SERMAYE DÖNGÜSÜ KRİZDEN BESLENİYOR’
 
Koronavirüs vakası üzerinde sermaye gruplarının çıkar elde etmeye çalıştığına işaret eden Müftüoğlu, “Koronavirüs nedeniyle iş yerleri kafeler, sinemalar kapatılırken, bu sermaye gruplarına ait yerler kapatılmıyor. Buralar neden kapatılmıyor diye sormak lazım. Buralarda bir arada çalışan işçiler, insanlar var. Mesela AVM’lerde çalışan işçi sayısı 500 bin civarında, sağlık acısından riskleri artıran unsurlar arasında ilk başlarda bunlar var.  Bu yerlerde neden önlemler alınmadı? Bunun içinde kimin çıkarı vardır diye baktığımızda; bir avuç sermayenin çıkarı var. Ancak neoliberal politikaları, para politikaları, artık bu krizlere cevap olmuyor. Ekonomide ciddi bir sıkıntı yaratıyor” ifadelerini kullandı.
 
Alınan kararlar çerçevesinde sosyal dokunun olumsuz etkilendiğini kaydeden Müftüoğlu, “Salgının toplumsal etkilerine baktığımız da en önemli sorun olarak ortaya çıkan şeyin işsizlik olduğunu görüyoruz. Kafe, sinema ve sosyal faaliyetlerin geniş olduğu mekanları kapattığınızda, buradaki insanlar işsiz kalıyor. Bir de şunu düşünün Türkiye’deki insanların çoğu zaten güvencesiz çalışanlar. Dolasıyla bu da büyük bir toplumsal sorunu beraberinde getiriyor” diye konuştu.
 
‘AZ ZARARLA SÜRECİ ATLATMAYA ÇALIŞIYORLAR’
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan önlem paketinde hiçbir şeyin olmadığını dile getiren Müftüoğlu, “Açıklanan pakette topluma ‘elinizi yıkayın, kolonya kullanın ve dua edin’ şeklinde öğütler veriliyor. Ancak sermayeye ise fırsat yaratılmaya çalışıyor. Devletin görevi burada ortaya çıkacak sosyal bunalım sonucu ortaya çıkacak sorunları gidermek. Ancak bakıldığında toplumun ortak sorunları konusunda bir çözüm alternatifi oluşmuş değil. Sadece sermaye bundan nasıl çıkar elde eder, ya da az zararla bu süreci atlatır mantığı daha çok geçerli” diye kaydetti.
 
‘ÖRGÜTLÜ TEPKİLER GELİŞECEK’
 
Salgına karşı önlem adı altında sermayeye kar elde edecek “önlemlere” karşı tepkinin önemine değinen Müftüoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünyada ve Türkiye’de doğrudan bu salgından ciddi zararlar gören işçi ve emekçi kesimi, örgütlü fonksiyonlar geliştirerek, buna karşı tepkilerini geliştireceklerdir. Sağlıklı ve sürdürülebilir bir toplumsal yapının inşası için sesler yükselecektir. Bununla beraber işçiler, şunu da ifade edeceklerdir; ya işsizlik veya açlıktan ölmeyi göze alacağız diyecekler. Ya da sağlıksız bir ortam sonrasında öleceğiz diye hareketli bir çerçeve geliştireceklerdir. Belki şu anda fiziki olarak bir birliktelik söz konusu değil ama duygu bağlamında da olsa bir birlikteliğin oluşması bağlamında, henüz erken de olsa öngörülerde bulunulabiliriz.”
 
MA / Mehmet Aslan