İşçi ailelerinden 80’inci ayda Galatasaray Meydanı için çağrı

img

İSTANBUL - Galatasaray Meydanı'nın adalet arayan işçi ailelerinin seslerini duyurabildikleri kamusal bir kürsü olduğunu söyleyen Adalet Arayana Destek Grubu’ndan Eylem Can, "Yasağı kabul etmiyor ve sözümüzü orada söylemek istiyoruz. O yüzden çağrımız 80'inci ayda Galatasaray Meydanı'nda nöbetimizi tutmak içindir" dedi.

Galatarasay Meydanı’nın 700’üncü haftada Cumartesi Anneleri’ne yasaklanmasıyla başlayan karar artık o meydanda yapılmak istenen tüm eylemler için geçerli. Adalet Arayan İşçi Aileleri'nin her ayın ilk Pazar günü Galatasaray Meydanı’nda yapmak istedikleri “Vicdan ve Adalet Nöbeti” de bu yasaklamadan nasibini aldı. 74’üncü nöbetten bu yana “kamu güvenliği” gerekçe gösterilerek yasaklanan eylemlerini aileler Taksim’de bulunan Bir Umut Derneği önünde yapmaya başladı. 
 
Adalet Arayana Destek Grubu’ndan Eylem Can, iş cinayetlerine dair verdikleri mücadeleyi anlatarak, 80’inci haftada Galatasaray Meydanı’nda olma çağrısında bulundu. 
 
İşçi aileleri ile 2012 yılında Giresun’da HES inşaatında meydana gelen iş cinayeti ardından Taksim Tramvay Durağı’nda iş cinayetlerine dikkat çekmek amacıyla bir basın açıklaması yaptıklarını söyleyen Can, bu cinayetlerin daha görünür kılınması için neler yapılabileceğini tartışmaya başladıklarını belirtti. Can, 2008 yılında yaşanan Davutpaşa patlaması ardından ailelerin ceza davası açılması için 35 hafta boyunca Taksim’de tuttukları nöbet deneyiminden de yola çıkarak ilk Vicdan ve Adalet Nöbeti’ni 2012 yılında tuttuklarını söyledi. 
 
'OLMAYAN VİCDANIN ADALET NÖBETİNİ TUTUYORUZ'
 
Can, nöbete ilişkin de şu bilgileri verdi: “Aileler ‘Biz sürekli olarak nöbet tutarsak iş cinayetlerini kamuoyunun lügatına sokarız, hem buna artık iş kazası denmez hem de meydana gelen iş cinayetlerini burada lanetlemiş oluruz' dediler. Önce nöbetleri haftalık tutuyorduk. Fakat bu ailelere çok ağır geldi ve her seferinde kendi acılarını tekrar anlattıkları için travmatize oluyorlardı. Ailelerin isteği ile bunu aylık nöbetlere çevirdik. Geldiğimiz süreçte Ocak ayının ilk haftasında 79’uncu nöbetimizi tuttuk. Bu nöbetlerde aileler dışında genelde kimseye söz vermiyoruz. Anlattıkları hem ceza davalarının geldiği aşama hem adalet sisteminden istedikleri ne ise onu dile getiriyorlar. Amaçları hem bilgilendirmek hem de mahkemeler üzerinde bir baskı unsuru oluşturmaktı. Davalarda en dikkat çeken şey genellikle işçilere kusur yüklenerek patronlar, sorumlular, kamu idaresinde olan kişilerin yargılanmaması oldu. Nöbetlerin bir diğer amacı da takip durumlarında bile bir cezasızlık ve ödül gibi cezalar olduğu için bununla ilgili bir kamuoyu baskısı oluşturmaktı. Aileler ‘bu ülkede vicdan yok, adalet yok’ dediler ve nöbete de böyle isim verdiler. Biz olmayan vicdanın olmayan adalet nöbetini tutuyoruz. Her nöbette iş cinayetlerini gündeme getirmeye çalıştık. Bir takım faydaları da oldu. Artık yetkili merciler bile iş kazası demiyor, iş cinayeti demeye başladı. Dilin değişmesine vesile olundu ve bu dilin değişmesi umuyoruz ki ileride bu düşünce yapısının da değişmesine vesile olur. Ailelerin oradaki tek temennisi ‘biz canlarımızı kaybettik onları geri getiremeyeceğimizin farkındayız, hiç olmazsa sorumluların tamamı ceza alsın’dır. Başka canlar da ölmesin diyedir mücadeleleri.”
 
‘AMACIMIZ AİLELERİN ACISINI VE YÜKÜNÜ AZALTMAK’
 
Bir Umut Derneği’nin gönüllüleri olarak ailelere hukuki ve lojistik destek verdiklerini belirten Can, “Aileler ile sürekli temas halindeyiz. Basın emekçileri geldiği zaman onları buluşturmaya çalışıyoruz. Ailelerin yükünü hafifleterek onların sesini daha çok duyulmasını sağlamaya çalışıyoruz. Bunun için en de en temel kaynağımız iş cinayetlerine dair çıkarttığımız almanaklar. 2012’den bu yana da o almanakları çıkartıyoruz kolektif olarak. Bu korkunç tabloyu hep beraber nasıl kırabilirizi anlatmaya çalıştığımız kara bir kitap aslında. 2018’inkini de Nisan ayında çıkartmış olacağız. Buradaki gönüllülerin amacı ailelerin bir nebze olsun acısını ve yükünü azaltmak” diye ifade etti.  
 
‘GALATASARAY AİLELER İÇİN KAMUSAL BİR KÜRSÜ’
 
Can, adalet arayan işçi ailelerinin Galatasaray’ı da kamusal bir kürsü olarak gördüklerini ve bu kürsüden seslerini duyurmaları halinde başka işçilerin ölmesine engel olacaklarını düşündüğünü kaydederek nöbetin ana özetinin bu olduğunu dile getirdi. Can devamla şöyle dedi: “Ülke tamamen bir işçi mezarlığına dönüşmüş durumda. Derdimiz bütün sorumluların yargılanması yoksa her yıl önümüze kara bir tablo olarak çıkan iş cinayetleri artarak devam eder. O ‘kader, fıtrat’ dedikleri ölümleri de kabul etmiyoruz. Biz işçilerin tekerrür eden bu ölüm halini kırmak için orada nöbet tutuyoruz ve bunlar dile getiriliyor. Aileler Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı’na sesleniyor. Aileler sadece nöbet tutmakla kalmadı ayrım göstermeden bütün siyasi partileri ziyaret ederek durumun vahim tablosunu anlattılar. Nöbetlere davet ettiler. Meclisten bu sesi çok az milletvekili duydu. Aileler ellerinden geleni yaptı. Ayrıca sendika ve bilirkişilerle görüşüyorlar. Sesleri ve güçleri yettiğince bu mücadelenin peşindeler. Bunun da en temel yeri Vicdan ve Adalet Nöbeti. Galatasaray da yaptıkları tüm bu faaliyetlerin kamu ile paylaşıldığı bir alan, bir kürsü.” 
 
‘ÇAĞRIMIZ 80’İNCİ AYDA GALATASARAY MEYDANI’NADIR’
 
Yaşanan süreci göz önünde bulundurarak Galatasaray Meydanı’nın tüm toplumsal kesimlere olduğu gibi adalet arayan işçi ailelerine de yasaklanmasına tepki gösteren Can,  “74’üncü nöbetimizde her zaman olduğu nöbet tutmaya gittiğimizde Galatasaray Meydanı’nın yasaklandığını gördük. Zaten Cumartesi Anneleri’ne yasaklı olduğundan dolayı bizim de aynı yasakla karşılaşacağımız malumumuzdu; ama ona rağmen gittik. Polis izin vermedi ve kaymakamlık kararının da sadece o güne has olarak çıkartılan ve kamu güvenini bozma gerekçesi olarak gösterilen bir karar olduğunu öğrendik. Biz o gerekçelerin hiçbirini kabul etmiyoruz. Tamamen bir şeyin içine sıkıştırmaya çalıştılar nöbetimizi de. O günden bu yana da nöbetimizi derneğin daracık sokağında tutmaya zorlandık. Yasağı kabul etmiyoruz. İşçi aileleri ve onlara destek veren Adalet Arayana Destek Grubu’nun kamusal kürsüsü Galatasaray Meydanı’dır. Biz sözümüzü orada söylemek istiyoruz. Bütün çağrılarımızı da meydana yapıyoruz. Bir şekilde o yasağı kırmak istiyoruz çünkü bizim anayasal hakkımız şuan da engelleniyor. Sesimiz kısılmak isteniyor. Mahkemede sesini çıkaramıyorsun, sokakta çıkaramıyorsun, bu insanlar nerede iş cinayetlerini konuşacaklar? Bu nedenle 80’inci nöbetimizi her ayın ilk Pazar günü 13.00’te olduğu gibi Galatasaray Meydanı’nda tutacağız” dedi.
 
‘BU YANLIŞTAN DERHAL DÖNÜLMELİ’
 
31 Ekim 2013'te Esenyurt Özel Doğa Hastanesi’nde tabela takarken yüksek gerilime kapılarak hayatını kaybeden işçilerden Eren Eroğlu’nun babası Erdinç Eroğlu ise, yasaklamaya şu sözlerle tepki gösterdi: “Bu yasaklama tamamen bir anayasa ihlali. İnsanların barışçıl her türlü gösteri yapabilme hakkına tecavüzdür. Orada biz tamamen barışçıl ve kamu yararına bir gösteri yapıyoruz. İnsanların dikkatini çekmek ve farkındalık yaratmak amaçlı kendi davalarımız ya da diğer iş cinayetleri ile ilgili toplumu aydınlatmaya çalıştığımız bir şeyin yasaklanmasını anlayamıyoruz. Biz burada devletin yapacağı işi yapıyoruz aslında. Bu yasaklama anayasa ihlalidir ve bu yanlıştan derhal dönülmesi gerektiğine inanıyorum.”
 
MA / Necla Demir