Koçak: İşçiler 2019’da OHAL havasını kırdı 2019-12-27 09:09:59 İSTANBUL - Ekonomik kriz, işsizlik, yoksulluk ve hak kayıplarıyla bağlantılı 2019’da artan işçi eylemlerini ve emek dünyasını değerlendiren Tez Koop-İş Uzmanı Hakan Koçak, “OHAL’in yarattığı korku, yılgınlık, geri çekilme ruh halinin aşılmasına yönelik önemli bir eylemlilik var. 2020'de işçi hareketleri ön plana çıkabilecek" dedi.  Geride bırakmaya gün saydığımız 2019 yılında gelişen işçi eylemleri önümüzdeki yıl emekçiler açısından yol gösterici. 2018’de başlayan Cargill işçilerinin eylemi bu yıl da kesintisiz sürdü. 30 Mayıs’ta başlayan Saica Pack işçilerinin eylemi de hakeza sokağın sesi oldu. Sınıf Tavrı Derneği’nin hazırladığı raporlara göre eylemlere en çok katılım genel hizmet ve inşaat işçileri oldu. Aynı raporlarda işçilerin ücret ödenmemesi, işçi sağlığı ve iş güvenliği, toplu sözleşmelerde yaşanan sorunlar ve işten atmalar nedeniyle sık sık eylem yaptıkları görüldü. Eylemde olan işçilerin büyük kısmı ise Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk İş) üyelerinden oluşuyor. Türkiye Ticaret, Kooperatif, Eğitim, Büro ve Güzel Sanatlar İşçileri Sendikası (Tez Koop-İş) Uzmanı Hakan Koçak, yıl içinde gelişen işçi hareketlerini ve önümüzdeki süreci ajansımıza değerlendirdi.   ‘OHAL’İN HAVASI AŞILDI’   15 Temmuz askeri kalkışma sonrası ilan edilen Olağanüstü Halin (OHAL) resmi olarak kalksa da fiili olarak devam ettiğine dikkati çeken Koçak, “2019’da OHAL havasının emek hareketi açısından bir ölçüde aşılmaya başladığını düşünüyorum. Tabii mutlak bir aşılma değil. Yani eylemler daha önceki dönemlerin kitleselliğine erişmiyor. Kitlesellik o düzeyde olmasa da yaygınlık, iş kolu, coğrafi çeşitliliği ve hareketlerin sürekliliği anlamında bence OHAL’i aşma yönünde ciddi sinyaller veriyor. OHAL’in yarattığı korku, yılgınlık, geri çekilme ruh halinin aşılmasına yönelik önemli bir eylemlilik var. Özellikle son dönemlerde hareketli olan inşaat işçilerinin krizin etkileriyle birlikte militanlaşan bir eylemselliğe dönüştü” diye belirtti.    ‘KAMUDA TOPARLANMA VAR’   OHAL sürecinin devamı olan bireysel ve küçük gruplar halinde yapılan eylemlerin de devam ettiğini vurgulayan Koçak, “Kamu çalışanı cenahında toparlanma var. Hem Ankara’daki Eğitim Sen mitingi hem şimdi sürdürülen bölgesel mitinglerle aslında bir süredir sahnenin kenarında gibi kalan kamu emekçilerinin hareketli olduğunu gösteriyor. Bir de çok inatçı süren direnişler ve onun etrafında ortaya çıkan bir enerji var. Mesela Saica Pak ve Cargill gibi, bunlar kitlesellikleriyle değil ama sürdürebilme iradisiyle öne çıkıyor” diye konuştu.    ‘PROLETERLEŞME SÜRECİ HIZLANIYOR’   İşçilerin eyleme geçme konusunda çok ince bir sınır olduğunu ifade eden Koçak, şöyle devam etti: “İşçilerin daha mülksüz, güvencesiz ve yoksul hale getirilmesi proleterleşme sürecini hızlandırıyor. Kitapta (Kapital) yazdığı gibi ‘zincirlerinizden başka kaybedecek bir şeyiniz yok’ noktasına daha kolay geliyor.  O ince sınır aşıldığında beklenenin daha ötesinde militan bir tutum alması söz konusu. Emek tarihine de baktığımızda bu hep böyle olmuş. Öte yandan tüketim toplumu normları ile yıllarca beklentileri büyütülmüş genç bir emekçi kitlesi var. Fakat bir yanda o tüketim cennetinin içinde yaşıyorsunuz ama cebinizdeki para sizin cennetteki nimetlerden yararlanmanıza engel teşkil ediyor. Dolayısıyla bununda yarattığı bir gerilim var. Bundan dolayı örgütlenme içerisine giriyorlar.”   ‘GÜVENCESİZLİK DERİNLEŞİYOR’   Sürecin birçok farklı kesimde sendikalaşma çabalarını tetiklediğini dile getiren Koçak, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Genç ve kadın işçilerin yoğun olarak çalıştığı daha önce örgütlenme açısından çok zengin görülmeyen alışveriş merkezleri, çağrı merkezleri, zincir mağazalar gibi geleneksel sanayi havzalarının dışında da örgütlenme faaliyetleri yoğunlaşıyor. Buda bir işaret bence. Bu güvencesizliğin derinleşmesinin bir sonucu, emekçiler bir güvence arıyor. Dolayısıyla onun enerjisi de katılıyor bir yandan.”    ‘KRİZ GÖRÜNÜR OLMAYA BAŞLADI’   Yıl içinde işçi eylemlerindeki artışın ekonomik krizle bağlantılı olduğunu belirten Koçak, devamla şunları söyledi: “Krizin etkileri daha görünür olmaya başladı, çok sayıda işyeri kapandı. Bunun yanında ücret almama tazminat alamama gibi şeyler neredeyse rutin hale geldi. Dolayısıyla tepkiler yoğunlaştı. Öte yandan yılbaşlarında toplu iş sözleşmeleri dönemleridir. Bu nedenle 2019 yılına da beklenilen bir yükselişle girildi.” Özellikle belediye işçilerinin hareketliliğinin altını çizen Koçak, “Belediyelerdeki en önemli konu, kadroya geçirilen taşeron işçiler meselesidir. Öte yandan yerel seçimler öncesi ve sonrası buralarda eylemler artar. Aslında buda 1990’lardan beri geleneksel bir şeydir. O dönemlerde yerel yönetimlerdeki işçiler daha hareketli hale gelirler. Çünkü seslerini duyurmak durumunda kalırlar” dedi.    SENDİKALARA RAĞMEN EYLEMLER   Dönemin bir özelliğinin de sendikalara rağmen yapılan eylemler olduğunu sözlerine ekleyen Koçak, şunları dile getirdi: “Sendikaların kendisi ya da inisiyatifsizliği de işçiler açısından eylem konusu olabiliyor. Hepsi için geçerli değil ama önemli sayıda sendikanın, kurumsal, statükocu sendikal yapıları açısından ‘ileriye dönük bir getirisi yok’. Bunun en bariz örneği de Türk İş başkanının mikrofon kazasıyla görüldü. Bence o konuşma o statükocu tavrın en üst düzeyde temsiliyetidir.”   ‘2020’DE DAHA ÖN PLANDA OLACAK’   Uyumlu bir tutum yerine militanlaşan bir işçi hareketinin daha çok güç kazanacağını söyleyen Koçak, şöyle dedi: “Gerek bütçede emekçilere ayrılan payla, gerek vergide emekçiler açısından artan yükle, gerek asgari ücretin düşük tutulmasıyla, gerekse de pazarda artan fiyatlarla çok yönlü olarak geliri daraltılan bir sınıf var. Dolayısıyla bunun tepkileri daha açık olacak. Bundan öte işsizlik sınıfın tepesinde Demokles’in kılıcı gibi sallanıyor, özellikle genç işsizliği kentsel bölgelerde yüzde 30’u aşmış durumda. Eğitimli genç kadın işsizliği gibi kategorilerde dehşet verici bir yükseliş var. Bütün bunların sosyolojik psikolojik yansıması olarak artan intiharlar ile birlikte ben işçi hareketinin 2020 yılında yükselişe geçeceğini öngörebilirim. Öte yandan 2020 için daha önceden yapılan düzenlemeyle kadroya geçirilmiş ama yine de ikinci sınıf kamu emekçisi olarak görülen işçilerin toplu iş sözleşmesi süreci başlayacak. Tüm bunlar bir arada değerlendirildiğinde 2020 yılında işçi hareketinin toplumsal hareketler içerisinde daha ön plana çıkabileceğini görüyorum.”    ‘İNİSİYATİF ALMAYA İHTİYAÇ VAR’   HAK-İŞ, TÜRK-İŞ ve DİSK arasında alınan ortak tutum kararına da değinen Koçak, sözlerini şöyle tamamladı: “Emek hareketi açısından her yerde konfederasyonlar bu tür ortak tutum almaya bunu büyütmeye dair çaba harcamaları önemlidir. Çeşitli direnişler, eylemler var ama ondan öte vergi, asgari ücret gibi herkesi ilgilendiren meselelerde ortaya büyük bir enerji çıkarmak lazım. Mesela son olarak Bakırköy’de yapılan miting çok güçlü geçmedi, aslında daha güçlü idareler çıkarılabilir. Onun alıcısı bir kitle var. Onun içinde yerel inisiyatifler, ortak çabalar, salt oturup konfederasyonların eleştirisinin ötesinde inisiyatif almaya ihtiyaç var. Dolayısıyla olumlu örnekleri çoğaltmak ve tabandaki basıncı yukarı doğru ittirmek lazım. Kriz dönemleri yaygın taban tepkilerinin yukarı tarafından çok daha dikkate alınır olacağı bir dönem. Bunu iyi değerlendirmek gerekiyor.”     MA / Tolga Güney