İZMİR - Körfez Geçiş Projesi’yle İzmir’in yağmalanmak istendiğini belirten ekolojistler, projenin İzmir’e hiçbir katkısı olmadığını belirtti.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Karşıyaka İlçe Örgütü "Körfez Tüp Geçidi ve rant projesinin İzmir ekolojisine etkisi" adıyla panel düzenledi. Ekolojist Ertuğrul Barka'nın modaratörlüğünde yapılan panele, ekolojist ve avukat Arif Ali Cangı, Türk Mimar ve Mühendisler Odası’na (TMMOB) bağlı Şehir Plancıları Odası (ŞPO) İzmir Şube Başkanı Özlem Şenyol Kocaer ve TMMOB İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Dönem Sözcüsü Melih Yalçın konuşmacı olarak katıldı. Panelde, çok sayıda ekolojist ve yurttaş da izleyici olarak yer aldı.
‘TÜRKİYE’DE TEKNOLOJİ ÜRETİLMİYOR’
Panelde ilk olarak konuşan TMMOB İKK Dönem Sözcüsü Melih Yalçın, yakın zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın “İstanbul’a ihanet ettik” sözlerini hatırlatarak, “Erdoğan bilerek ve isteyerek ihanet etti” dedi. İstanbul’a ihanetin ekonomik planların sonucunda edildiğini kaydeden Yalçın, Türkiye ekonomisinin çok uzun yıllardır inşaat sektörüne dayandığını belirtti. Yalçın şöyle devam etti: "Sanayiye baktığınızda son 15 yıldır hiç gelişmiyor. Teknoloji yurtdışından ithal ediliyor. Türkiye'de teknoloji üretilmiyor. Türkiye’nin sanayi devrimi tamamen montajdır. Kıyı kesimlerindeki tarım tamamen yok oldu. Genç nüfus, köylerden göçtü ve hepsi fabrikalarda çalışıyor. Artık suyumuz da yok oluyor. Tarımdan söz etmek mümkün değil. Turizm, zaten savaş politikalarıyla tamamen yok oldu. Türkiye’yi bir inşaat ve bir de enerji sektörü ayakta tutuyor. Hükümet yol yapmakla övünüyor. Yollar hep ranta peşkeş çekiliyor” diye konuştu.
‘UYDURMA 35 PROJEDEN BİRİ’
Benzer şekilde İzmir’deki projelerin de rant politikaları üzerine kurulduğunu belirten Yalçın, Körfez Geçiş Projesi’ni “Başbakan Binali Yıldırım’ın uydurma 35 projesinden biri” olarak tanımladı. Kentlerin planlarla yönetildiğinin altını çizen Yalçın, Körfez Geçiş Projesi ve benzer projelerle İzmir’in yağmalanmak istendiğini vurguladı.
‘KENT SAKİNLERİNİN TALEBİ DEĞİL’
Ardından söz alan ŞPO Başkanı Özlem Şenyol Kocaer de, slayt gösterimi yaparak, 1/100000 çevre düzeni planının kentler için önemli olduğuna dikkat çekti. Kocaer, sınırları içerisinde 3 havzası olan İzmir için 2005 ve 2025 yılları arasında yüzde 40'lık bir nüfus artışı öngörüldüğünü kaydetti. Kocaer, projelerin kent sakinlerinin talebi olmadığını söyledi. Körfez Geçiş Projesi’nin Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporunda “İzmir'in iki yakasında geçişi kolaylaştırma amacı” güttüğüne yer verildiğini belirten Kocaer, gerçeğin öyle olmadığını şu sözlerle anlattı: “Körfez Geçiş Projesi Narlıdere (İnciraltı) ile Çiğli (Sasalı) arasında projelendirilmiştir. Proje kapsamında toplam 12,6 kilometre otoyol güzergahı ve 16,4 kilometre raylı sistem güzergahı bulunmaktadır. Bu projeyi dava ettik. Bütün bu projeler yalan. Kentin trafiğini tehdit eden projeler. Körfez Geçiş Projesi’nin kente hiçbir katkısı yok. Bu projelere ciddi paralar harcanmaktadır. Kent içi trafiğine ve ulaşım aksaklıklarındaki ihtiyaçlara bakıldığında herhangi bir katkısı görülmemektedir. Mevcut hatta bulunan feribot sefer sayılarının artırılması gibi çok basit ve daha az maliyetli bir çözümün yerine devasa bir projenin önerilmesi anlaşılamamaktadır.”
‘BİZ DE İHANET ETTİK DEMEK İSTEMİYORSA…’
Son olarak konuşan avukat Arif Ali Cangı ise, projenin ilk ortaya çıktığı süreci anlatırken, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) belediyesi olduğunu hatırlattı. Cangı, CHP’nin projeyi durdurma şansı olduğunu belirterek, “Ana muhalefet partisi de ‘Biz ihanet ettik’ demek istemiyorsa projeyi durdurmalıdır. Ama şu ana kadar herhangi bir tutum sergilenmiş değil. Gerçekleri söylemek de bizim boynumuzun borcu” dedi. Körfez Geçiş Projesi’ne karşı açılan iki ayrı dava olduğu bilgisini de paylaşan Cangı, “Bu davalarda geldiğimiz aşamada bilirkişi raporları keşfe gidecek. İzmir'in güzel bir kent olabilmesi için herkesin elinden geleni yapması gerekiyor" dedi.
‘DAVANIN TOPLUMSAL DESTEĞE İHTİYACI VAR’
"Körfez Geçiş Projesi, İzmir kimliğinin kaybettirilmesi anlamına gelmektedir” diyen Cangı, şöyle devam etti: "İzmir'e Sahip Çık’ kampanyasını toplumsallaştırmak gibi bir görevimiz var. Dava kendi kendine yürütülür. Ancak davanın kazanılması için de toplumsal desteğe ihtiyaç var. İzmir’in yaşanılabilir bir kent olarak kalması isteniyorsa siyasi düşüncesi, dünya görüşü ne olursa olsun herkesin sahip çıkması lazım. Buna dur demek gerekiyor. Herkesin bir sorumluluğu var, her birimizin sorumluluğu var. İzmir'e dair sözü, politikası beklentisi olan herkesin bu konuyu gündeme alması gerekiyor. Toplumsallaşma sağlayabilirsek bu projenin önüne geçebiliriz.”
Panel, soru cevap şeklinde son buldu.