ORDU - Ekolojik talanın Karadeniz Bölgesi’nin dengesini bozduğunu belirten ORÇEV Başkanı Ertuğrul Gazi Gönül, "Denizde balık, karada meyve ve fındık yok” dedi.
Ekolojik talan, küresel iklim değişikliklerine neden olmaya, ekosistemin bozulması ve canlı varlıklarını tehdit etmeye devam ediyor. Ekolojik talanın yoğun şekilde yaşandığı bölgelerden biri de Karadeniz Bölgesi. Bölgede doğal dengenin bozulmaya başladığı akademik çalışmalara yansıdı. Yıllardır derelere Hidroelektirk Santral (HES) kurulan, vadilere maden ve taş ocağı açılan, denizlere ise kıyı dolgusu yapılan bölgede, ciddi iklim değişiklikleri yaşanıyor.
Çeşitli üniversite tarafından yapılan bilimsel araştırmalara göre, Karadeniz'de deniz sıcaklığı artıyor. Bu çalışmalara göre Karadeniz'e özgü soğuk ara tabakanın eski sıcaklıkların üzerinde olduğu ve bu ara tabakada 7 derece ya da altında olması gereken sıcaklığın 8 derecenin altına inmediği tespit edildi. Bulgulara göre, deniz yüzey sıcaklıklarında 1,5-2 derece, denizin daha derininde olan soğuk ara tabakada ise 1 derece ısınma var.
CANLI YAŞAMI TEHDİT ALTINDA
Yaşanan bu durum deniz canlılarının yaşamını tehdit ederken, karada da etkili olan sıcak hava nedeniyle çay ve fındık başta olmak üzere bölgenin önemli geçim kaynakları tehlikeye girdi. Sıcak hava dalgasının yanı sıra aşırı yağışlar fındığı dalında kuruturken, yine bu yıl da bölgedeki kentler sular altında kaldı. Karadeniz'de yaşanan ekolojik talanı ve etkilerini konuştuğumuz Ordu Çevre Derneği (ORÇEV) Başkanı Ertuğrul Gazi Gönül ise, bölgenin kendine özgü yapısının bozulduğuna işaret etti.
‘FINDIK OLMAYACAK’
Ekolojik talandan kaynaklı Karadeniz’in dengesinin bozulduğuna işaret eden Gönül, doğanın bir zincir olduğunu ve zincirdeki halkalardan birinin kopmasıyla sistemin bozulduğunu belirtti. Karadeniz'in özelliğinin kara parçasının denize paralel olması ve bu yüzden güneş alması olduğunu söyleyen Gönül, bu yapının bozulması ile birlikte yıllardır sahil kesimine kar yağmadığını söyledi. Bu yıl yaylalara bile kar yağmadığına işaret eden Gönül, "Bu sene de 4-5 ay boyunca sürekli yağmur yağdı. Bu da sadece fındık için değil kiraz, dut, erik gibi tüm meyveler için olumsuz oldu. Şu anda ise anormal bir sıcaklık var. Bu durumda ise fındık rekoltesinin bakanlığın ya da ihracatçılar birliğinin açıkladığı gibi bir seviyeye ulaşması imkansız. Bu sene geçen seneki rekoltenin yüzde 45'i kadar fındık çıktı. Önümüzdeki 20-25 sene içinde de denizden 200 metre yüksekliğe kadar fındık olmayacağını iddia ediyorum" diye belirtti.
İKLİM DEĞİŞİYOR
Karadeniz bölgesinin küresel iklim değişikliğini her şeyi ile hissettiğine dikkati çeken Gönül, şöyle devam etti: "İklim koşulları ani değişimlere neden oluyor. Bu da hem bitki hem insanda değişimlere neden olur. Denizde balık, karada meyve, fındık yok. Seller ve heyelanlar oluyor. Ordu'da kivi, Trabzon'da mango yetiştiriliyor. Karadeniz çöl olmuyor, oldu bile. Benim çocukluğumda balıklar karaya vurur, atletlerimizi çıkarıp, balık toplardık. Şimdi bu balıkların hiçbiri yok. Sahilleri doldurmaya devam ediyoruz, üzerine binalar yapıyor ve ışıklandırıyoruz. Işık ve gürültünün yanı sıra milyonlarca yılda oluşan ekosistem yok edildiği için balıklar yumurtlamak ve beslenmek için bölgeye gelmiyor."
DENİZLER YOK OLDU
Son yıllarda Akdeniz ve Ege'de turizme balta vurduğu için istenmeyen kafes balıkçılığının Karadeniz sahillerine kaydırıldığına dikkati çeken Gönül, bunu yaparken hiçbir kurala uyulmadığını aktardı. Kafeslerde belirlenenden fazla balık yetiştirildiği için balıkların kambur ve hastalıklı olarak yetiştiğini kaydeden Gönül, "Yine bu kadar balığı hastalıklardan korumak için antibiyotik veriliyor. Bu balıkları biz yiyoruz ve bizim de genetik sistemimiz bozulmaya başlıyor. Balıkların doğal ortamını tükettik, balık yok, kafestekini yemeye çalışıyoruz. 1 Eylül'de sezon açıldı ama tezgahta bir tane palamut yok, olmayacak da. Çünkü akademik çalışmalara göre Karadeniz'de deniz suyu ısınmış ve tuz oranı artmış. Yine hamsiyi avlayıp kafesteki balıklara yem veriyoruz ve doğal olanı yok ediyoruz. Kamuya ait olan denizler bir şirketin kazancı için yok ediliyor" diye belirtti.
ORMANLARA RES
Karadeniz’deki HES ve maden talanının yanına RES, GES ve kafes balıkçılığı gibi talanların da eklendiğini aktaran Gönül, bu yıl içerisinde Ordu Mesudiye ilçesinde arka arkaya RES projelerinin gündeme geldiğini belirtti. Bölgede bir rüzgar koridoru tespit edildiğini ve bu projelerin devamının geleceğine işaret eden Gönül, "Karadeniz'de RES yapılmak istenen alanların yüzde 80'i ormanlık geri kalanı ise mera. Bu projenin yapılmak istendiği yer kuşların göç yolu olmasının yanı sıra, sulak alanlar mevcut. Karadeniz'de bunları yaptığın zaman sulak alanlardan yararlanamıyorsun. Kırsal kesimlerdeki insanlar bu suları kullanıyor. Bir direği yapabilmek için 400 metrekarelik alandaki ağaçları kesecekler, yine oraya gitmek için yol açılacak. O alandaki ağaçlarda kesilecek. Ormanlık alan, sulak alanlar ve orada yaşayan hayvanlar yok olacak" dedi.
RES projelerinin meraları da yok edeceğini vurgulayan Gönül, "Karadeniz için yaylacılık olmazsa olmazdır. Hatta önceden mülki amirlikler bile belirli dönemlerde yaylalara taşınırmış. İnsanlar hala yaylalarda kalıyor. Küresel iklim değişikliğinden kaynaklı şehirler Akdeniz ikliminden farksız. O yüzden yaylalar daha önemli hale geldi. Belki 1 hafta sonra yeni projeler çıkacak. Bir koridor açıldığı zaman itiraz edilmezse devamı gelir" ifadelerinde bulundu.
'KAPİTALİZM İNSANLIK DIŞIDIR'
Kapitalist sistemin insanlık ve doğa dışı olduğunu vurgulayan Gönül, doğadaki canlıların ihtiyacı kadar beslenirken insanların ise her şeyin fazlasını üretip, tükettiğine işaret etti. Tüketimin sonu olmadığını kaydeden Gönül, "Ekolojik talan insanların binlerce yıl önce Asya'dan Avrupa gittiği gibi yine bir göç dalgasına neden olacak. Bu da savaş demektir. İnsanlar tüketmekten ve büyümekten vazgeçmeli. Ne kadar hızlı büyürsek gezegen o derece yok oluyor. Artık durmalıyız. Durursak doğa kendisini kısa bir zamanda tekrar toparlar. Kapitalist sistem yok olmadığı sürece gezegen yok olmaya mahkumdur. Kurtuluş kapitalist sistemin ortadan kalkmasıdır. Doğanın bize ihtiyacı yok bizim doğaya ihtiyacımız var. Biz olmasak doğa daha rahat yaşar" diye konuştu.
MA / Tolga Güney