İZMİR - Aliağa’da bulunan taş ocağı, rafineri, termik santral, demir-çelik sanayi gibi tesislerin yarattığı çevre sorunların asbest yüklü Sao Paulo gemisiyle daha büyüyeceğine dikkati çeken ALÇEP üyesi Özgül Çağlar, 6 Ağustos’ta yapacakları mitinge katılım çağrısında bulundu.
İzmir Aliağa’da faaliyet gösteren Sök Denizcilik ve Ticaret Limited Şirketi tarafından sökülmesi için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın, izin verdiği Sao Paulo gemisine karşı tepkiler büyüyor. Kentte bulunan emek, meslek ve çevre örgütleri geminin yola çıkmasını engellemek için birçok girişim ve açıklamada bulundu. Geminin içerisinde 760 ton civarında asbest, ağır yağ, ağır metal, polikolürler, bifeniler, radyoaktivite barındırdığını belirten kurumlar, geminin ilçe ve çevresinde büyük bir ekolojik yıkıma yol açacağını vurguluyor.
Sao Paulo hakkında açıklama yapan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, "900 ton değil, 9 ton asbest var" iddiası ise Sao Paulo’nun ikizi Clemenceau’nun sökümü sırasında yaşanan skandalları akla getirdi. Clemenceau, sökümündeki skandallarla ve barındırdığı 760 ton asbestle gündeme gelmişti. Bu gemide yıllarca birçok ülke tarafından kabul edilmedikten sonra Hindistan’da söküldü. Bu sefer Hindistan’ın bile kabul etmediği Sao Paulo gemisi ise Türkiye’de sökülecek.
Aliağa Çevre Platformu (ALÇEP) üyesi Özgül Çağlar, Aliağa’da yaşanan çevre sorunlarına ve geminin gelmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
SORUNLAR KATMERLEŞECEK
Aliağa’nın birçok çevre problemleriyle karşı karşıya olduğunu kaydeden Çağlar, “Örneğin taş ocakları şehir merkezine kadar yaklaşmış durumda. Yine termik santral pazar günleri siyah dumanlarını havaya salıyor. Hava ölçüm istasyonları var ama onlarda ölçüm yapmıyor. ALÇEP olarak sürekli buna yönelik kampanyalar yapıyoruz, şikâyetlerde bulunuyoruz. Tabip Odası’nın yaptığı bir çalışma vardı. Orada Aliağa’nın hava kalitesinin Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği sınırların çok üstünde olduğunu gördük. Bunun ötesinde ilçede ağır demir-çelik sanayisi bulunuyor. Buralardan açığa çıkan cüruflarda Şehit Kemal Mahallesinde depolanması düşünülüyor. Sadece bunlar değil başka bölgelerden de tehlikeli atıklar burada depolanmak isteniyor. Biz buna da tamamen karşıyız. Bölge zaten tarihi bir bölge ve tüm bölgenin su ihtiyacını karşılayan bir baraj depolama yapılmak istenen alana 1 kilometre uzaklıkta. İlçemizde başka petrol rafinerileri var. Bunların hepsi doğamızı kirletiyor. Yani bu gemi var olan sorunları katmerleştirecek” diye aktardı.
BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞE ZARAR
1975 yılından itibaren ilçede gemi söküm tesisleri kurulduğunu ve bugün sayılarının 22’ye ulaştığını kaydeden Çağlar, “Burada yılda yaklaşık 200 gemi sökülüyor. Bunlardan bir tanesi de Sau Paulo gemisi olacak. Bu geminin aslında sembolik bir durumu var. Bu geminin içerisinde asbest, kurşun, klorlu bileşikler, organa kalaylar var. Aynı zamanda 5 sefer Fransa’da nükleer denemelere katılmış. Bu yüzden de radyoaktivite var. Bunun boyasında canlıların üzerine yapışıp üremesini engelleyen boyalar var. Bu boyalar çevreye, biyolojik çeşitliliğe inanılmaz derecede zararlı olan maddeler” dedi.
BAKANLIK RAPORUNUN ÇELİŞKİLERİ
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın gemiyle ilgili yayınladığı rapora da değinen Çağlar, raporun kendi içerisinde birçok çelişki barındırdığını ifade etti. Rapora göre gemide sadece 9,6 ton asbest olduğu söylendiğini hatırlatan Çağlar, “Bunun için 97 noktadan numune alınmış. Ama ortalama 300 noktadan alınması gerekiyordu. Peki, bu akredite raporunu kim yapmış? Normalde gemi Brezilya’da olduğu için orada yapılması gerekirdi. Ama Çin’de yapılmış. Yine bunun ikizi olan Clemensao gemisindeyse 170 ton asbest vardı. Kısa içerisinde bu asbest buharlaşıp gitti mi? Aynı zamanda gemide kurşun da bulunuyor. Yapılan açıklamalarda her şey uygunmuş gibi gösteriliyor. Fakat buradan çıkacak 650 ton kurşun nasıl temizlenecek? Çevre sağlığına nasıl bir zararlı etkisi olacak? Bunlarla ilgili hiçbir açıklama yok. ‘Radyoaktivite yok’ deniliyor. Ama ölçüm cihazlarıyla ölçülmemiş. Klorlu bileşikler içinde 5 noktadan numune alınmış” diye belirtti.
DOĞAYA ZARARI
Kurşunun aynı zamanda çocuklarda öğrenme geriliğine yol açan ve insan vücudundaki enzimlerin çalışmasını durduran bir madde olduğuna dikkati çeken Çağlar, gemide bulunan ağır yağların da denizdeki canlıların biyoçeşitliliği üzerinde olumsuz etkisi olduğunu aktardı. Yine gemide bulunan cıva ve organa kalayların da doğaya etkisinin olduğuna dikkati çeken Çağlar, “Bunların doğanın çeşitliği üzerinde olumsuz etkisi var. Canlıların üremesini engelliyor. Bu gemi buraya geldiği zaman nasıl sökülecek? Kapalı havuz sistemlerinde mi? Hayır, normal kıçtankaraya yaklaştıktan sonra söküle söküle ilerleyecek. Bu boyalar, yağlar denize karışacak ve canlıların biyoçeşitliliği olumsuz yönde etkilenecek. Canlılarda cinsiyet farklılıkları ortaya çıkacak. Baskın türler bu bölgeye gelerek var olan biyoçeşitliliğimize üstünlük kuracak. Böylece biyoçeşitliliği bozacaklar. İnsanlar, hayvanlar yani bütün doğa bundan etkilenecek” ifadelerini kullandı.
İŞÇİLERİN ÇALIŞMA KOŞULLARI
Tüm bunlara gemi söküm işçilerinin uygunsuz çalışma koşullarını da eklemek gerektiğini ifade eden Çağlar, şöyle devam etti: “Asbestle çalışan insanların günlük 1 saat çalışması gerekirken işçiler, normal çalışma saatlerini tamamlıyorlar. Asbestle çalıştıktan sonra izolasyon odalarına geçip kendilerini temizlemeleri gerekiyor. Özel yemekler verilmesi gerekiyor. Fakat böyle bir ortam da sağlanmamış. Saç telinin üzerinde yüzlerce asbest minerali olabilir. Küçük bir mineral olduğu için havaya da toprağa da karışabiliyor. Asbest ve Tehlikeli Atıklar (ASTA) Derneği, Aliağa’da 50 noktadan numune aldı. Bu numunelerden gemi söküm tesislerinin bulunduğu bir noktada asbest tespit edildi. Yani çevreye de yayılıyor. Asbest hangi organımıza yapışırsa orayı parçalamaya başlıyor. Akciğer zarı iltihabı, kanser gibi sonuçlar doğuruyor.”
SAĞLIKLI YAŞAM HAKKINA AYKIRI
Gemi söküm tesislerinin birçoğunun Avrupa Birliği (AB) standartlarında çalıştığına dair belgeleri olduğunu söylediklerini aktaran Çağlar, “Madem bu standartlarda çalışıyorsa ulusal ya da uluslararası akredite kurumlarına kendilerini açsınlar, gemi söküm tesisleri içerisine girebilelim. Ama buna izin vermiyorlar. Çünkü çalışma koşulları uygun değil. Uygun olsa bu kadar işçi ölümü gerçekleşmezdi. Burada 35 bin groston bir gemiden bahsediyoruz. AB ülkelerinde bütün bir yıl boyunca sökülen ağırlıktan daha fazla ağırlığa sahip bir gemi. Biz bütün gemiler kendi yapıldıkları yerlerde AB standartlarında sökülsün. Kapalı havuz sistemlerinin olduğu noktalarda sökülsün. Aliağa ya da Türkiye karasularına hiçbir geminin bu şekilde gelmemesini istiyoruz. Basel Sözleşmesi, İzmir Protokolü, Rio Bildirgesi, Türkiye Anayasası insanların sağlıklı ortamlarda yaşama hakkına sahip olduğunu söylüyor. Bu kadar fazla zehirli atık bir ülkeden bir ülkeye taşınamaz deniliyor. Bizde ne bu gemiyi ne de zehirli başka bir gemiyi Türkiye’de istemiyoruz” dedi.
MİTİNG DÜZENLENECEK
Bu gemiye karşı daha önce Kuito, Otopan ve yakın zamanda buraya gelmiş gemilere karşı yürüttükleri çalışmaları yürüttüklerini aktaran Çağlar, şunları söyledi: “İlçenin çeşitli bölgelerinde imza masaları açarak ıslak imza kampanyası düzenliyoruz. Change.org sitesinden imza kampanyası başlattık. Gemi yola çıktıktan sonra balıkçı tekneleriyle zincir oluşturulacak. Aynı zamanda sürekli basın açıklamaları yapıyoruz. 6 Ağustos’ta Aliağa Demokrasi Meydanı’nda büyük bir miting düzenleyeceğiz. Aliağa gözden çıkarılmış bir yer değildir. Burada yaşayan insanlar var. Bu insanlar ölüme terk edilmiş kişiler değildir. Bizler sağlıklı bir ortamda yaşamak istiyoruz. Termik santralleri, gemi sökümleri, ağır demir-çelik sanayini istemiyoruz. Tek amacımız insanların en temel hakkı olan sağlıklı ortamda yaşama hakkını istiyoruz.”
MA / Tolga Güney