MERSİN - Akkuyu Nükleer Santrali’nin hukuki süreç tamamlanmadan kuruluşunun yasal olmadığını belirten Mersin Nükleere Karşı Platform Sözcüsü Albay Antmen, 60 yıl ömrü olan santralden geriye sadece atıkların kalacağını söyledi.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nca (EPDK), Mersin'in Gülnar ilçesinde yapılması planlanan Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin (NGS) ön lisans iptali için açılan dava Danıştay 14. Dairesi'nde görülmeye devam ediyor. Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili olarak açılan davanın Kasım 2016’da görüldüğünü aktaran Mersin Nükleere Karşı Platform Sözcüsü avukat Albay Antmen, ÇED raporunun iptali davasının henüz karara bağlanmadığını ve davanın Danıştay'da olduğunu hatırlattı.
İNŞAATIN BAŞLAMASI YASAL DEĞİL
Mersin’deki sivil toplum örgütlerinin Eylül 2016 tarihinde Akkuyu’nun ön lisansının iptali için Ankara İdare Mahkemesi’ne yapıla başvurunun “Dava incelenmeden böyle bir dava açılamaz. Böyle bir dava hakkımız yok” denilerek reddedildiğini ifade eden Antmen, Ankara Bölge İdâre Mahkemesi’nin bu kararı kaldırarak yargılama yapması gerektiğini söyledi.
Hukuken Akkuyu Nükleer Santrali’nin yapılmasının yasal zemini olmadığına işaret eden Antmen, yargılama süreci bitmeden nükleer santralin temelin atılması ve inşaata başlanılmasının yasal olmadığını vurguladı.
Yargının bu durumu görerek santralin açılmasına imkan vermemesini umduklarını dile getiren Antmen, “Yargı sürecini izliyoruz. Hukukun üstünlüğüne inanıyoruz. Yargının bağımsız olduğu bir gün burada nükleer santral yapılmayacağını biliyoruz. Danıştay ÇED raporu iptali davasını sonuçlanmasını bekliyoruz. Bu davaların Ankara İdare Mahkemesi'nde bitip tekrar Danıştay’a gitme ihtimali var. ÇED olumlu raporu davasının temizi var” dedi.
Ne olursa olsun hukuki mücadelelerini sürdüreceklerini dile getiren Antmen, Türkiye’de yargı yolları tükendiğinde dosyayı AİHM’e taşıyacaklarını söyledi.
‘BU PROJE TÜRKİYE’YE ZARAR VERECEK'
Nükleer santral ile ilgili çalışmanın soğuk savaş dönemlerinde başladığını söyleyen Antmen, 70'li yıllarda nükleer santraller için seçilen yerlerden bir tanesinin Mersin’in Akkuyu mevkiinin olduğunu ve 1972 yıllarında yapılan yer seçiminin üzerinden geçen 50 yıl geçtiğini ve geçen zamanda kararın hatalı olduğunun ortaya çıktığını dile getirdi.
Soğuk savaş döneminin bittiği hatırlatmasında bulunan Antmen, “Nükleer santral yapılması şuanki siyasî iktidar tarafından elektrik enerjisinin açığa çıkarması amacıyla yapıldığı açıklanıyor. Böyle bir durum söz konusu değildir. Enerji Bakanı’nın ya da elektrik şirketlerinin verilerine göre Türkiye’de yaklaşık üretilen enerjinin yüzde 30'u depo ediliyor. Yani bir fazlalık var. Türkiye tam kapasiteli elektrik harcamaya kalktığı takdirde bunu hem kendi hidroelektrik santrallerinden hem de linyit santrallerinden ve birçok elektrik santrallerinden sağlayabiliyor. Türkiye’nin mevcut elektrik santralleri ile birlikte enerji açığı yoktur. Buna karşın yapılması gereken bir nükleer santral değil; elektriğin nakil sırasında oluşan kaçaklarını önlemektir” diye ifade etti.
Antmen, “Akkuyu Nükleer Santrali ısrarla istenilmesinin nedeni anlaşılmaz bir inattır ve Türkiye’ye ciddi anlamda zarar verecek bir projedir” diye belirtti.
ATIKLARA NE OLACAK?
Atıkların depolanması ya da saklanması sorununa işaret eden Antmen, anlaşmaya göre atıkların Rusya’ya gideceğini belirterek, “Önce 2 yıl Türkiye'de kalacak ondan sonra Rusya'ya içindeki uranyum gibi diğer elementleri geri alacak. Sonra o atıkları tekrar Türkiye'ye gönderecek ve bu atıklar Akkuyu'da depolanacaktır. Bu depolanan atıkların saklama süresi 100 bin yıldır. Türkiye nükleeri kendi parası ile yapıyor ve çevreyi kirletiyor. Denizdeki canlıları yok ediyoruz ve yetmiyor. 60 yıl sonra bu santral sökülüp götürülüyor Türkiye'de atıklar hariç bir şey kalmıyor. Bunlar göz önünde bulundurulduğunda nükleer santralin yapılması için geçerli bir neden yoktur” dedi.
Kentin ekonomisine de bir katkı sunmayacağını aktaran Antmen, inşaat sürecinde bir istihtam sağlansa da sonrasında tüm görevlilerin Rusya’dan geleceğini için ekonomik bir getirisinin olmayacağını belirtti.
‘KANSER YAYGINLAŞIR’
Çernobil ve Fukuşima nükleer facialarını hatırlatan Mersin Tabipler Odası Başkanı Dr. Ful Uğurhan da, bu büyük felaketlerin insanlığı ve çevreyi ciddi anlamda etkilediğini söyledi. Nükleer santralin yaratacağı etkinin nesiller boyunca sürdüğünü aktaran Uğurhan, sadece bu riskin bile nükleer santralin yapılmaması için yeterli olduğunu vurguladı.
Bilimsel araştırmalara göre santraller çevresinde yaşayan yurttaşlarda kanser görülme vakalarında artış olduğunun kanıtlandığını aktaran Uğurhan, “Soğutmak için denizden aldıkları sulara radyasyon karışıyor ve bu suyu tekrardan denize boşaltıyorlar. Bunun en büyük zararı denize giden bu sular buhar oluyor. Buhar olduktan sonra tekrardan yağmur olup toprağa yağıyor. Bundan dolayı da en çok etkilenecek olanlarda biz canlılarız” dedi.
‘MÜCADELE EDECEĞİZ'
Elektirik üretimi için bu kadar büyük bir tehlikenin göze alınmaması gerektiğini söyleyen Uğurhan, elektrik tüketimindeki artışın kapitalizm tarafından topluma enpoze edildiğini belirterek, “Biz elektrikten faydalanacağız diye neden kaç nesil boyunca sürecek radyasyonu ortaya çıkartıyoruz? Buna hakkımız olmadığını düşünüyorum” diye konuştu.
Hekimler olarak hastalığın yaygınlaşmadan önlemeye çalıştıkları belirten Uğurhan, hastalıkların daha çok yayınlaşmaması için nükleer santrallere karşı oldukları söyledi. Doğa, canlılar ve insanlar için nükleer santralle karşı olduklarını belirten Uğurhan, hekimler olarak buna karşı mücadele edeceklerini vurguladı.