İSTANBUL - Kürt siyasetçi Emine Kakabaveh, Kurdistan coğrafyasındaki tüm saldırılara karşı Kürtlerin birlikte hareket etmesi gerektiğini belirterek, Federe Kürdistan Bölgesi'nin AKP ile ilişkilerini eleştirdi.
İsveç ve Finlandiya'nın Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ne (NATO) yaptığı üyelik başvurusu sonrası "Kürt pazarlığı" gündeme geldi. Türkiye, her iki ülkenin üyeliğine karşı çıkarak, kimi isimlerin iadesini şart koştu. En son İsveç, Kürt mülteci Mahmut Tat’tı Türkiye'ye iade etti. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, söz konusu durumu "iyi bir başlangıç" olarak niteledi. İsveç Parlamentosu eski bağımsız milletvekili Kürt siyasetçi Emine Kakabaveh, ülkeler arasındaki "Kürt pazarlığı" ve yankılarına dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirmelerde bulundu.
'DÜŞMANCA BİR POLİTİKA YÜRÜTÜLÜYOR'
Rusya ve Ukrayna savaşından sonra İsveç’in NATO yanlısı bir siyaset izlediğini belirten Kakabaveh, Türkiye’nin İsveç'in üyelik başvurusunu fırsata çevirmek istediğini aktardı. Kakabahev, "Türkiye bu durumu Avrupa devletlerine ve Kürtlere karşı bir baskı aracı olarak kullanmak istiyor. Zaten Türk devleti ilk kez Kürtlere karşı saldırı girişiminde bulunmuyor. Erdoğan, bütün bu savaşlarda ve saldırılarda, Kürtlere karşı IŞİD ile birlikte hareket etti. Türkiye kırk yıldır PKK’ye karşı bir savaş yürüyor ama PKK’nin uğruna savaştığı hakların, ezilenlerin haklarını vermeye hazır olmadığı görülüyor” diye konuştu.
Türkiye'nin ülke içerisinde Kürtlere karşı "düşmanca bir politika" izlediğini söyleyen Kakabahev, "Türkiye artık Avrupalı devletlerini de Kürtlere karşı kullanmayı düşünüyor. Avrupalı devletler, daha düne kadar Türkiye'nin insan haklarına saygılı olmayan bir devlet olduğunu söylüyordu ve sivillere karşı bomba ve kimyasal silah kullandığını söylüyordu. Yani o dönem böyle bir retorik vardı. Ama şu anda durum tersine dönmüş durumda” ifadelerini kullandı.
‘ERDOĞAN'IN PUTİN'DEN FARKI YOK'
Türkiye ile İsveç ve Finlandiya arasında imzalanan memoranduma dikkati çeken Kakabaveh, bu memorandumda Kürtler üzerinden bir pazarlık yapıldığını söyledi. Kakabaveh, “Avrupalı devletler Erdoğan gibi bir diktatöre arka çıkmaya devam edecek. Erdoğan'ın şuanda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den hiçbir farkı yok. Putin Ukrayna'yı işgal ediyor, Erdoğan’da Rojava'yı işgal ediyor. Başur’u bombalıyor ve orada insanları öldürüyor. Buralarda kimyasal silahlar kullanılıyor. Bunların hepsi, bir sene öncesine kadar kabul edilmiyordu. Ancak şuanda NATO’ya üye olmak isteyen Finlandiya ve İsveç’ten dolayı bunlar kabul ediliyor” ifadelerini kullandı.
İSVEÇ HALKI TEPKİLİ
NATO başvurusu sonrası Kürt siyasetçilerin iadesinin talep edildiğini ve Türkiye'nin listesinde Türkiye vatandaşı olmamasına rağmen kendi adının da geçtiğini aktaran Kakabaveh, "Bu listede 72 kişinin ismi bulunuyordu. Sonrada denildi ki bu yetmiş iki kişi 32 kişiye indirilmiş. İsveç yasalarına göre İsveç vatandaşı olan birini Türkiye'ye teslim edemezsiniz. Türkiye’den İsveç’e gelen kişiler, Türkiye’deki sistemden, işkence sisteminden ve hapishane cezalarından kaçarak geldiler. İsveç’in kanunlarında bu kimselerin de iade edilmesi söz konusu değil” dedi.
Türkiye’ye iade talebinin İsveç kamuoyunda rahatsızlık yarattığını aktaran Kakabahev, "Otobüste ya da herhangi bir yerde bu konuda tepkiler dile getiriliyor. Çünkü bunun Erdoğan’ı razı etmek için yapılan hamleler olduğunu biliyorlar. İsveç merkez medyasında: 'bizim prensiplerimiz, bizim hukukumuz NATO’ya üye olmaktan ya da Erdoğan’ın isteklerini yerin getirmekten çok çok daha önemlidir' deniliyor. Çünkü bu süreçte İsveç’in zayıf gösterildiğini, ayrıca Avrupa Birliği (AB) devletlerini ve AB kriterlerinin ayaklar altına alındığını söylüyorlar. Bu İsveç’teki kamuoyunun ya da medyanın hatası değil. Bu hata siyasi partilerin hatasıdır” şeklinde konuştu.
'AVRUPA ÇIKARLARINI DÜŞÜNÜYOR'
İsveç'in üyelik tartışmaları sırasında Türkiye’nin kimyasal silah kullanımının da gündemden düşürüldüğünü ifade eden Kakabaveh, "2 ay boyunca Avrupa’nın 6 ülkesinde -Belçika, İtalya gibi- ülkeleri dolaştım ve bu konuda buna itiraz etmelerini istedim. Çünkü İsveç’in hali hazırda bu süreçten dolayı sesinin çıkmadığını söyledim. Başur, Rojhilat hatta Rojava’daki durumu, Erdoğan’ın buraları bombalamasını ve katliamları dile getirdim. Bu durumu zaten herkes biliyor. Amerika da biliyor. Kürtlerin, özellikle bu baskıyı Amerika’ya yapmaları gerekiyor" diye kaydetti.
Kakabaveh, şunları söyledi: "Kürtler, Avrupalı ülkelere ‘Biz artık IŞİD’e karşı mücadele etmeyeceğiz' demeliler. Bu konuyu daha önce Salih Müslim, Nesrin Abdullah, İlham Ehmed ve birçok siyasetçiyle görüştük. Onlara ‘Siz artık onlara bel bağlamak zorunda değilsiniz’ dedim. Kürtler bu saatten sonra ne yapacaksa kendileri için yapmalı ve artık Avrupalı devletlerin neler söyleyeceğini hiç kulak vermemeliler. Avrupalı devletler her zaman kendi çıkarlarını düşünürler. Yani kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarını gözetirler. Bundan dolayı da Kürtler, ne yapacaklarsa kendi çıkarları için yapmalılar."
'SALDIRILARA SESSİZ KALINMAMALI'
Kürtlerin tüm saldırılar karşısında ulusal birliğini sağlaması gerektiğinin altını çizen Kakabaveh, "Şuan Rojava’da bir öz yönetim biçimi var. Kantonlar var ve yeni bir demokrasi büyüyor orada. Tabi ki Türkiye, Irak ve İran bundan korkuyor. Kürtler kalabalıklar ve dört devletin dışında Avrupa’da birlik olmalılar, el ele vermeliler ve hatta beraber hareket etmeliler. İran Kürdistan’ında bir birlik ve beraberlik görüyoruz. Federe Kurdistan Bölgesi’nde bulunan siyasi partiler Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarına karşı sessiz kalmamalı. Kürtler artık bu parçalı duruşu bir kenara bırakıp, diplomasi yürütmeliler. Bunu yaparken de dört parçada bulunan bütün Kürtlerin çıkarına yönelik yürütmeliler. Öyle ki Federe Kürdistan hükümeti, Türkiye’nin bu saldırılarını kınamayı bile göze almıyor. Yani kabul edilebilir bir durum değil. Bu insanlığa karşı bir suçtur. Elbette diplomasiyi de yürüteceğiz ancak kimseyi de halkımızı bombalamasını iznini vermemeliyiz. Kürtlerin öldürülmesine, idam edilmesine izin vermemeliyiz" ifadelerini kullandı.
'GÜNEY HÜKÜMETİ ERDOĞAN İLE BİRLİKTE'
Kendilerini Kürtler arasında "önder" olarak nitelendiren şahısların, Kürtlerin düşmanlarıyla hareket ettiği müddetçe güven kazanamayacağını vurgulayan Kakabaveh, şöyle devam etti: "Bölgesel Kürt devleti Erdoğan ile hareket ediyor. Bu birliktelik sadece Kuzey ve Doğu Suriye saldırılarıyla sınırlı değil. Güney hükümeti, uluslararası konularda, hata bölgesel konularda bu birliktelik devam ediyor. Bu kabul edilemez bir durum. Türk devleti sadece Kürtlere karşı bir devlet değil, aynı zamanda kadın haklarına ve düşünceye karşı hareket eden bir devlettir. İran da aynı şekilde her gün Kürtleri, Belucileri katlediyor. Ama birçok Kürt partisi ne Türkiye’ye nede İran’a karşı bir tavır almadılar."
MA / Esra Solin Dal