İran seçime gidiyor: Sandıktan boykot çıkabilir

  • dünya
  • 09:01 17 Haziran 2021
  • |
img

VAN - İran, 13'üncü Cumhurbaşkanlığı seçimi için yarın sandık başına gidiyor. Seçime bir gün kala ülkedeki tabloyu değerlendiren gazeteci Peyman Aref, halkın büyük bir çoğunluğunun sandığa gitmeyeceğini söyledi.

İran, 13'üncü Cumhurbaşkanlığı seçimi için yarın sandık başına gidiyor. Seçimde yarışacak adayları onaylayacak Anayasayı Koruyucular Konseyi (AKK), 25 Mayıs'ta yaptığı açıklamada, başvuruda bulunan 592 kişiden yalnızca yedi kişiye adaylık izni verildiğini duyurdu. Bu adayların beşi muhafazakar isimlerden oluşurken, listede sadece iki reformist isim yer alabildi. Ülkenin dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'e yakınlığıyla bilinen yargı erkinin başındaki aşırı muhafazakar İbrahim Reisi, adaylığı onaylanan isimlerin arasındaki en güçlü figür olarak ön plana çıkarken, özellikle reformist kanadın önde gelen adaylarından Cumhurbaşkanı Ruhani'nin birinci yardımcısı İshak Cihangiri’ye ise adaylık verilmemesi ciddi eleştirilere neden oldu. 
 
BOYKOT SESLERİ YÜKSELİYOR 
 
Boykot çağrıları da her seçimde olduğu gibi yüksek bir sesle dinlendiriliyor. Hem ülke dışındaki muhalefet, hem de Mahmud Ahmedinejad gibi adaylığı onaylanmayan bazı isimler, halkı boykota çağırırken, dini lider Ayetullah Ali Hamaney, sandığa çağrı yaptı.
 
HALK TAYİN ETMEK İSTİYOR
 
İran’da gazetecilik yapan Peyman Aref, gerçekleşecek seçim öncesi ülkedeki mevcut tablo ve seçimin bölgesel önemine ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulundu. Aref, İran’da aday adayların elenme sürecinde karar veren AKK, üyelerinin 12 kişilik bir meclisten oluştuğunu ve bunun 6’sının Ali Hameley tarafından atandığını 6’sının ise yine başında Ali Hameley’in bulunduğu Yargı mercii tarafından atandığını vurguladı. Seçimin bu nedenle ilk başta siyasi nitelikten çok organizeli bir seçim mühendisliği ile yapıldığını dile getiren Aref, özellikle reformist ve tanınmış bir aday adayın aday olarak seçilmemesinin bunun en önemli örneği olduğunu ifade etti. Aref, “Bu dönem tanınmış reformist bir adaya o siyasi nitelik verilmedi. Yedi kişiye aday niteliği verildi. Sistematik bir şekilde Ayetullah Ali Hamaney bugün yargı erkinin başında olan bir kişi ve yaşlanmış biri ve yakında vefatı öngörülüyor. Hamaney'in yerine ise tam da bu nedenle İbrahim Reisi düşünülüyor. Dolayısıyla konsey reformist kanattan oy alma potansiyeli olan her hangi bir şahsa siyasi bir nitelik vermedi. Merkez bankası başkanı olan ve az da olsa reformist olan Abdulnasır Himmeti, mühürlerin döndüğü bir başka aday oluyor.  Halk ve reformist kanat şuanda Reisi seçilmesin diye Himmeti’yi destekliyor” dedi. 
 
‘HALK İNANCINI KAYBEDER’
 
Halkın büyük bir çoğunluğunun sandığa gitmeyeceğini belirten Aref, bunun en büyük nedeni ise istediği adayların elenmesi olduğunu söyledi. Büyük bir oy potansiyeli olan adayların elenmesinin ülkede ciddi bir eleştiri konusu olduğuna dikkati çeken Aref, “Seçim ne kadar demokratik ise seçime olan inanç ve katılım oranı da bir o kadar artacaktır. Bunlar demokratik bir seçimin özellikleridir. Bu mesele Türkiye’de de var. 2018 yılında sahte oyların tartışması yaşandı. Zarfsız oy kullanmaları bunun bir örneğidir. Demokratik bir seçimde uzaklaştığınız taktirde halk seçime inancını kaybetmiş olacak ve bir seçim tahammül edebilir iki seçim tahammül edebilir üçüncü seçimde artık boykot çağrıları yapılacak. Şuanda güçlü bir boykot çağrısı da var. Muhalif kanattan iki strateji kullanılmaktadır. ‘Eğer seçim Reisi’nin çıkması için mühendislik edilmişse Himmeti’ye oy verelim’ diyorlar. Hatta ‘Reisi’nin karşısında kuru bir odun bile olsa biz gidip kuru oduna oy vereceğiz’ söylemi ve stratejisi var. İkinci bir strateji de, ‘Böyle bir seçime ahlaken katılmamız bile doğru değil’ diyorlar. Bu da çok yüksek bir taban taşımaktadır. Boykot hareketi çok güçlü bir hareket ve bunun karşısına çıkmak zor oluyor. Vatandaşı ikna edip gel seçime katıl, mühendislik yapılmış bir seçime karşı Himmeti’ye oy vermekle oyunu bozalım diye ikna etmek zor oluyor. Boykotçular gerçekten çok sinirli bir şekilde bakıyorlar” diye konuştu. 
 
DIŞ SİYASET ANA GÜNDEM 
 
İran seçmeninin en çok ilgilendiği bir başka gündemin ise ülkedeki ekonomik kriz olduğuna işaret eden Aref, ABD’nin yaptırımlarından kaynaklı ülkede böyle bir sıkıntıyla karşı karşıya kalınabileceğini hatırlattı. Ekonominin alt yapısının çok güçlü olduğunu savunan Aref, İran ve ABD arasındaki savaşı ise “Ekonomik savaş” olarak tanımladı. Aref, sözlerini şöyle sürdürdü: “En önemli mesele hatta ekonomiden daha önemli bir mesele adayların dış siyaset vaatleridir. Reisi, şuanda nükleer anlaşma istemeyen ve ‘ABD şeytandır’ diye söylemlerde bulunuyor. ‘Batıyla bizim bir cihanda yaşamamız mümkün değil’ anlayışıyla hareket ediliyor. Buna karşılık olarak Himmeti ise ‘Ben Joe Biden’le görüşmeyi düşünüyorum ve dünyanın her noktasında insanlarla görüşeceğim’ diyor. Nükleer anlaşmadan yana olduğunu belirtiyor. Yani ABD ile çözüme gitmeyi vadediyor. Bundan dolayı dış siyasette adayların vaat ettikleri aslında bir yandan ekonomi vaatleri de oluyor.”
 
MA / Dindar Karataş