'Kıbrıs'ta fetihçi anlayış duvara toslamaya mahkumdur' 2021-04-27 09:00:48 KIBRIS - Ülkeler arası gerilimin Kıbrıs Sorunu'nu derinleştirdiğini ve Türkiye'nin 1958'den bu yana müdahale ettiğine dikkati çeken adadaki akademisyenler,  "Fetihçi anlayışın bir ürünü olan politika duvara toslamaya mahkumdur" dedi.   Doğu Akdeniz ve Ege'de devletler arası yaşanan anlaşmazlıklar ve gerilimlerin yansımasının olduğu ana alanlardan biri de Kuzey Kıbrıs. Yıllardır adada devam eden "Kıbrıs sorunu" olarak tanımlanan Kuzey ve Güney gerilimi başta Türkiye ve Yunanistan olmak üzere dış ülkelerin müdahalesiyle daha da derinleşiyor.   Sol Hareket Kurucusu Abdullah Korkmazhan, Afrika Gazetesi Köşe Yazarı Ali Osman Tabak, Doğu Akdeniz Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Prof. Dr. Erol Kaymak, bölgede yaşananları değerlendirdi.  Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerilimlerin her zaman Kıbrıs’a olumsuz yansıdığını dile getiren Korkmazhan, sorunun karşılıklı saygı, diyalog ve uluslararası hukuk çerçevesinde çözülmesinden yana olduklarını, Kıbrıs Sorununun çözümünün iki ülke arasında ve bölgede kalıcı barışın tesisi için zorunlu olduğunu kaydetti.    İLİŞKİ ZEDELENİYOR   Kapalı Maraş’ın şimdiki Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın seçim sürecinde açması biçiminin provokasyon olduğunu belirten Korkmazhan, "Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, Maraş’ın açılmasının parametrelerini belirlemiştir. Buna göre Maraş, BM gözetiminde 74 öncesi yasal sahiplerine yani Kıbrıslı Rumlara iade edilmelidir. Bizler de bu politikayı desteklemekteyiz. Maraş, Güven Arttırıcı Önlemler çerçevesinde, yasal sahiplerine iade edilmelidir.AKP ve Milliyetçi Kıbrıslı Türk liderliğinin Maraş’ı BM kararlarına aykırı bir şekilde Türk yönetiminde yerleşime açma çabası, toplumlar arası ilişkilere zarar vermekte ve Kıbrıs sorunundaki çözüm çabalarını dinamitlemektedir. Fetihçi anlayışın bir ürünü olan bu politika duvara toslamaya mahkumdur. Bu politikaya biran önce son verilmesi şarttır” ifadelerini kullandı.   'KIBRIS KIBRISLILARINDIR'   Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların büyük çoğunluğunun Birleşik Federal Kıbrıs’ı desteklediğini söyleyen Korkmazhan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ülkemizin yeniden birleşmesi ve kalıcı barışın sağlanması yönünde güçlü bir irade vardır. Son zamanlarda bu irade eylemler ve ortak mitingler ile kendini daha güçlü bir şekilde göstermektedir.Türkiye, Kıbrıs sorununun önemli bir tarafıdır. 1974’den bu yana Kıbrıs'ın kuzeyini işgal altında tutmakta, Kıbrıslı Türklerin kendi kendilerini yönetmesi ve kendi kararlarını almasını engellemektedir. Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğu, Türkiye ile kişilikli bir ilişki, sömürge değil özne olmayı, kendi kendini yönetmeyi, aldığı kararlara saygı gösterilmesini ve kapsamlı federal çözüm istemektedir. Bugünkü iktidar çözümü desteklediğini söylese de esas politikası Kıbrıs’ın kuzeyini ilhak etmektir. Özellikle, siyasi ve ekonomik olarak çöküş içerisinde olan Erdoğan rejimi, ilhak politikasını gündeme getirmek ve önümüzdeki seçimlerde kaybettiği milliyetçi ve muhafazakar seçmeni yaratacağı fetih havası ile yeniden konsolide etmeyi hedeflemektedir. Bizler işgal rejimine karşı olduğumuz gibi olası bir ilhak sürecine de karşıyız. Kıbrıs Kıbrıslılarındır.”    'ÇAĞDAŞ BİR TOPLUM...'   Kuzey Kıbrıs Anayasa Mahkemesi ülkede Din İşleri Komisyonu'nun Kur'an kursu düzenlemek ve hafızlık belgesi vermek gibi yetkilerini Anayasa'ya aykırı bulmuştu. Karara tepki gösteren AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan,"KKTC Anayasa Mahkemesi Başkanı süratle bu yanlışından dönmelidir, yoksa bizim atacağımız adımlar da farklı olacaktır" demişti.    'TÜRKİYE'NİN BİR PARÇASI DEĞİL'   Lanse edildiği gibi kararın kursların tümden kapatılması ve yasaklanması anlamına gelmediğini de belirten Korkmazhan, "Kur’an kurslarının laiklik ilkesine ve Anayasaya uygun şekilde verilmesi gerektiği söylenmektedir. Bu yönde bir karar söz konusudur. Bu noktada da yetkinin Eğitim Bakanlığı'nda olduğunu kaydetmiştir. Yani her önüne gelen istediği yerde kuran kursu veremez demektedir.Bu karar doğru bir karardır. Ancak son yıllarda her köşe de dini örgütlenmeleri, gerici çalışmaları ve kuran kurslarını ileriye taşımaya çalışan AKP ve buradaki işbirlikçileri bu karardan rahatsız olmuşlardır. Şunu herkesin bilmesi gerekir. Burası Türkiye’nin bir parçası değildir. Kıbrıslı Türkler laik, demokratik, hoşgörülü, özgürlüklere saygı gösteren, çağdaş bir toplumdur. Kimse bize zorla başka bir yaşam biçimi dayatamaz” ifadelerinde bulundu.    ' ÇÖZÜM FEDERASYONDA'   Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerilimin adadaki sağ kesimi sevindirdiğini aktaran Afrika Gazetesi Köşe Yazarı Ali Osman Tabak, şunları dile getirdi: "Maraş’ın açılması aslında bir bölgenin asfaltlanarak sivillerin kontrollü dolaşmasıdır. Her şey askerin kontrolündedir. Tayyip Erdoğan Türkiye'de ve uluslararası arenada zora girdiği için Maraş kozunu ortaya attı. Maraş, BM kararlarına göre onların kontrolü dışında mal sahiplerine verilerek açılması sağlanabilir ancak açma falan hikayedir. Kıbrıs'ta çözüm umudu Kıbrıs sorununu yaratanların güdümündedir hala. Türkiye burada sadece bekçidir. Bu bekçilik görevi içerisinde de kuzeyde istediğini yapma hakkı tanındı kendisine. Yani çözüm Türkiye’nin  isteğine bağlı değildir. Sorunu yaratanların işine gelmediği zaman statükoda değişiklik yapılacak. Kıbrıs halkı çözümü federasyonda aramaktadır. İki bölgeli iki toplumlu bir federasyon talep ediyor. Bir kısım da üniter devlete dönülmesinden yana ancak federasyona da hayır demiyor. Kuran kurslarının kapatılması kararı alınmadı. Kuran kurslarının Eğitim Bakanlığı'nın kontrolü ve denetimi altında yapılabileceği ve bu konuda Meclis'in bir karar üretmesi istendi. Olay budur. Ancak Türkiye’de zorda olan Tayyip Erdoğan ve ekibi bunu fırsat bilerek saldırıya geçti. Buna karşılık da başta barolar olmak üzere halkın büyük bir kesiminden tepki gördü. Tayyip'in hakaret ve tehdit savurduğu açıklamaları Kıbrıslı Türkleri rahatsız etti. Halk, Türkiye’de yaşananları yakinen takip ettikleri için  ve Türkiye'deki yargının kararlarının da Tayyip'in iki dudağı arasında olduğunu gördüklerinden böyle bir yapının burada olmasını istememektedirler" dedi.    SÜNNİLEŞTİRME HAMLESİ   Kuzey Kıbrıs'ın 1958’den sancaktarlık döneminden beridir Türkiye'nin güdümünde olduğunu söyleyen Tabak," 74 harekatı ile bize Türkiye elçisi ve Kolordu komutanı adı altında iki vali atandı. Birisi askeri diğeri sivil vali. Bunu Turan Güneş, bakan olduğu dönemde sorulan bir soruda aynen yanıtlamıştı. Değişen bir şey olmadı. Kıbrıslı Türklerini daha da Türkleştirmek istediler. Şimdiki yönetim de İslamlaştırmak, Sünnileştirmek istemektedir. Türk İslam sentezi arasında bizi yoğurmaya çabalıyorlar. Ancak başarılı olacaklarına inanmam. Kıbrıslılar ne kadar uysal olsalar da bu durum devam ettiği takdirde 'yavaş atın tekmesi pek olur' atasözünü uygulayacaklardır. Burada yaratmaya çalıştıkları Kıbrıslı Türkiyeli çatışmasında da başarılı olmaları mümkün olamayacaktır, buraya yığdıkları İslamofaşist güruhlarına rağmen."   'TÜRK TARAFI TAVİZ VERMEYECEK'   Doğu Akdeniz Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Erol Kaymak, Maraş'ın açılmasının çözüm söz konusu olduğunda Türk tarafının coğrafi anlamda taviz vermeyeceği anlamına geldiğini söyledi. Birleşmiş Milletler (BM) Annan Planı'nda Maraş dahil Türk tarafının vermesi gereken tavizler olduğuna işaret eden Kaymak, "Bu denklem ortadan kalkınca haliyle geriye kalan diğer unsurlar etkilenir. Ama Türk tarafı federasyonu artık müzakere etmeyeceğini deklare ettiğine göre Maraş bir detay. Türk tezine göre; Maraş KKTC (sivil) yönetiminde açılması AİHM tarafından desteklenecek. Buna karşın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) Maraş konusunda önceki kararlarını hatırlatmıştır. Nisan sonu yapılacak Cenevre toplantıları ardından Maraş konusunda bir sonraki adımları takip etmek lazım. Kıbrıs'ta çözüm umudu düşük seviyelerde. Fiili ve hukuki anlamda Türkiye'siz çözüm mümkün değildir. Londra-Zürih anlaşmaları gereği Türkiye Cumhuriyeti, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin garantörlerindendir. Uluslararası hukukta 'pacta servanda' ilkesi gereği bu antlaşmalar halen yürürlüktedir.  Dolayısıyla Kıbrıs'taki taraflar arasında varılacak bir uzlaşı yeterli değildir.  Diğer yandan eski Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Türkiye'ye rağmen federasyonu müzakere etmeyi umuyordu.  Federasyon ise Kıbrıs meselesinin 'iç hukukunu' etkilediğinden Akıncı böyle bir mandası olduğunu iddia edebiliyordu. Ama Tatar'ın seçimi ile bu çelişki ortadan kalktı" ifadelerini kullandı.   'GÜVENSİZLİK OLDUĞU AŞİKAR'    Kıbrıs sorununa ilişkin çok sayıda kitap yazıldığını belirten Kaymak, "2004'te BM planını Rum halkı reddettikten sonra dönemin BMGS Sayın Annan rapor sunup Kıbrıslı Türklerin 'evet' demesine rağmen AB'nin ve uluslararası sisteminden izole edilmelerinin haksızlık olduğunu yazmıştı. BMGK'ine ise KKTC'nin tanınmasını yasaklayan kararlarını gözden geçirip Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyonların kaldırılması çağrısında bulunmuştu. Ancak BMGK raporu gündemine dahi almamış.  Kosova için uygun gördükleri süreçleri Kıbrıs'ta uygulamıyorlar. Rumlar ise Türkiye'nin askeri anlamda Kıbrıs'tan çekilmek istemediğini iddia ediyorlar. Taraflar iyi niyetli olsalardı dahi ciddi bir güvensizlik olduğu aşikar. Son aylarda yapılan anketlere bakacak olursak Rum halkı yavaş yavaş federasyonu ısınıyor görüntüsünü veriyor. Belki de realitelerle yüzleşmeye başladılar."   MA / Hamdullah Kesen