Abdullah Öcalan’ı anlattı: Hep okur, eşit yaşamı savunurdu

RIHA - Abdullah Öcalan’ı anlatan çocukluk ve gençlik arkadaşı Mehmet Reşit Öcalan, “Hep okuyordu, elinden kitap düşmezdi. Herkesin eşit şartlarda yaşaması gerektiğini söylerdi” diye kaydetti. 
 
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) başını çektiği küresel güçlerin ortaklığında Ortadoğu’ya müdahalenin ilk adımı olan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplo, 26’ncı yılına girdi. İmha ve inkar konseptine karşı Abdullah Öcalan, “Kurdistan sömürgedir” teziyle 1973 yılının Newroz’unda Ankara’nın Çubuk Barajı’nda bir grup arkadaşıyla fitilini ateşlediği Kürtlerin yeniden dirilişini, PKK’nin kuruluşuyla somutlaştırdı. “Varlığını koruma savaşı” olarak tanımladığı bu sürecin ardından Abdullah Öcalan, 1993 yılından itibaren siyasi çözümü gündeme getirdi. Abdullah Öcalan’ın, 1993 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile başlayan, Necmettin Erbakan ve Bülent Ecevit ile sürdürülen, “Özgürlüğünü Sağlama Dönemi” olarak adlandırılan bu çözüm çabalarına, komployla karşılık verildi. 
 
Komplonun ilk adımı, Abdullah Öcalan’ın Şam’da bulunduğu eve 6 Mayıs 1996’da gerçekleştirilen bombalı suikast saldırısı oldu. Saldırıdan şans eseri kurtulan Abdullah Öcalan, ABD’nin Şam hükümetine siyasi ve diplomatik baskıları sonucunda 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkmak durumunda kaldı. İlk olarak Yunanistan’a giden Abdullah Öcalan, ABD’nin yoğun baskıları nedeniyle 134 gün süren “sürek avı” ile çarmıha gerildi. Son olarak 15 Şubat 1999’da Nairobi’de elçilik binasından kaçırılan Abdullah Öcalan, Türkiye’ye getirilerek “tabutluk” olarak tanımladığı İmralı F Tipi Yüksek Cezaevi’ne konuldu. 
 
KALEME ALDIĞI KİTAPLAR
 
Abdullah Öcalan, PKK’nin kuruluşunun ardından imza attığı sayısız kitapla da her döneme damgasını vurdu. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından “Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi” broşürü, “Kurdistan’da Zorun Rolü”, “Ulusal Kurtuluş Problemi ve Çözüm Yolu”, “Kurdistan’da Kişilik Sorunu”, “Parti Yaşamı ve Devrimci Militanın Özellikleri”, “Örgütlenme Üzerine”, “Darağaçları ve Kışla Kültürü Üzerine” adlı kitapları yayınlandı. 1987 ile 1990 arası yaşanan sorunları “Çözümlemeler” şeklinde ele aldı ve “Dine Doğru Devrimci Yaklaşım”, “Kadın ve Aile Sorunu”, “Tasfiyeciliğin Tasfiyesi”, “12 Eylül Faşizmi ve PKK Direnişi”, “Kurdistan’da İhanet ve İşbirlikçilik”, “Seçme Yazılar I-II-II-IV” isimli kitapları yayınlandı. Abdullah Öcalan, siyasi çözüm arayışlarının başladığı 1990’lı yıllarla birlikte “Dirilişin Öyküsü”, “Diriliş Tamamlandı Sıra Kurtuluşta” adlı kitapları kaleme aldı. 
 
Bunların yanı sıra “Abdullah Öcalan ile Görüşmeler (Doğu Perinçek, Kaynak Yayınları, Ekim 1990)”, “Apo ve PKK (Mehmet Ali Birand, Milliyet Yayınları, 1992)”, “Kürt Bahçesinde Söyleşi (Yalçın Küçük, Başak Yayınları, 1993)”, “Öcalan ve Burkay’la Kürt Sorunu (Oral Çalışlar, Pencere yayınları, 1993)”, “Bir Muhatap Arıyorum-Ateşkes Konuşmaları-(Temmuz 1994)”, “Erkeği Öldürmek (Mahir Sayın, Zelal Yayınları, Mart 1998)” adlı kitaplar da yayımlandı. Bu süreçte kendi kaleminden “Devrim ve Sosyalizm Sorunları”, “Sosyalizmde Israr İnsan Olmakta Isrardır”, “Gerçeğin Dili ve Eylemi”, “Tarih Günümüzde Gizli ve Biz Tarihin Başlangıcında Gizliyiz”, “Nasıl Yaşamalı I-II”, “Kürt Aşkı” adlı kitapları yayınlandı. Abdullah Öcalan, Özal’dan Ecevit’e süren siyasi çözüm çabaları da “1993-95-98 Diyalog-Ateşkes Metinleri ve Basın Açıklamaları”, komplo sürecinde bulunduğu Roma’da yaptığı konuşmalar da “Barışa Doğru” kitabında derlendi. 
 
PKK Lideri, uluslararası komployla getirildiği İmralı Adası’nda da demokratik çözüm arayışlarını sürdürdü ve birçok önemli çalışmaya imza attı. İmralı duruşu olarak tanımladığı yargılamaların yapıldığı süreçte de “Barış Umudu” adlı kitabı yayınlandı. 1999 yılında demokratik çözüm ve barış çizgisini stratejik düzeyde formüle eden savunmaları, “Kürt Sorununda Demokratik Çözüm Bildirgesi”, “Kürt Sorununda Çözüm ve Çözümsüzlük İkilemi” adıyla kitaplaştırıldı. İmralı yargılamasına dâhil edilmeyen “PKK Urfa” davasına sunduğu; hem koşulları nedeniyle kapsamlı bir şekilde yapamadığı İmralı savunmasını tamamlamak hem de devam eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) sürecine yanıt olmak için kaleme aldığı ama aynı zamanda Urfa davasının da teorik ve tarihsel kapsamını belirleyen “Sümer Rahip Devleti’nden Demokratik Uygarlığa Doğru (I-II)” kitabıyla bunun bir devamı, eki veya mikro örneği olarak sadece Urfa özgülü için kaleme aldığı “Urfa-Tarih Kutsallık Lanet” adlı kitabı 2001 yılında yayınlandı. 
 
Abdullah Öcalan’ın komplonun “çivisinin çakıldığı” Yunanistan’da görülen Atina yargılamasına sunduğu “Özgür İnsan Savunması” da 2003 yılında yayınlandı. “Bir Halkı Savunmak” adlı kitabını 2004 yılında tamamlayarak AİHM’e sundu ve 2005 yılında yayınlandı. Bu tarihten itibaren barış ve demokratik çözüm çabaları, 2011 yılında “Yol Haritası”, devam eden yıllarda ise AİHM’e sunduğu “Demokratik Uygarlık Manifestosu-Kapitalist Modernitenin Aşılması Sorunları ve Demokratik Modernite” başlığı altında beş ciltlik (Birinci Cilt Uygarlık, İkinci Cilt Kapitalist Uygarlık, Üçüncü Cilt, Özgürlük Sosyolojisi Üzerine, Dördüncü Cilt, Ortadoğu’da Uygarlık Krizi ve Demokratik Uygarlık Çözümü, Beşinci Cilt Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü) eserleri de yayınlandı. İmralı’da görüşme yapan siyasi heyetle diyalogları, “Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa” adıyla kitaplaştırılarak 2016 yılında yayınlandı.
 
İmralı Adası’nda tek kişilik hücrede ortaya koyduğu Demokratik Modernite paradigmasıyla dünya halklarına yeni bir yaşam seçeneği sunan Abdullah Öcalan’ı anlatan akrabalarından 82 yaşındaki Mehmet Reşit Öcalan, çocukluk ve gençlik yıllarında yaşadığı bir anı üzerinden PKK Liderinin yaşamının kitap olduğunu söyledi. 
 
‘EŞİT YAŞAMI SAVUNUYORDU’ 
 
Çocuk yaşlarda Abdullah Öcalan ile sürekli birlikte olduğunu anlatan Reşit Öcalan, “Bizimle siyasi konuları çok konuşmuyordu, ancak bir defasında herkesin eşit şartlarda yaşaması gerektiğini söyledi. Bende herkes nasıl aynı ekonomik duruma sahip olsun dediğimde ise, Başkan karşı çıkarak, herkesin durumunun eşit olması gerektiğini savundu. Bir keresinde beraber silahla taşı vurmaya çalıştık. Başkan taşı vuramayınca silahı bıraktı, 'Bu benim işim değil' dedi. Silahla pek işi olmazdı. O hep okuyordu. Elinden kitap düşmezdi” dedi. 
 
Abdullah Öcalan’ın zamanının büyük bir bölümünü kitap okumakla geçirdiğini dile getiren Reşit Öcalan, “Tarlaya giderken bile elinde kitapları düşmüyordu. Hatta bizim tarlaların bulunduğu alanda ağaçların ve taşların arasına kitaplarını saklamıştı” ifadelerini kullandı. 
 
‘KÜRTLERİN SESİ KISILMAK İSTENİYOR’ 
 
26’ncı yılına giren uluslararası komplonun ardından İmralı Cezaevi’nde Abdullah Öcalan ile görüşmek istediğini dile getiren Reşit Öcalan, ancak engellemeler nedeniyle görüş gerçekleştiremediğini söyledi. Komployla Kürtlerin yok edilmek istendiğini ifade eden Reşit Öcalan, bu durumun bugün tecrit sistemiyle sürdürüldüğüne dikkat çekti. Reşit Öcalan, PKK Liderinin haber alınamama haliyle unutturulmak istendiğini belirterek, Abdullah Öcalan şahsında Kürtlerin sesinin kısılmak istendiğini kaydetti. 
 
‘BAŞKANIN DURUMUNDAN ENDİŞELİYİZ’
 
İmralı’da mutlak tecrit sistemi ve haber alınamama haline tepki gösteren Reşit Öcalan, “3 yıldır Başkandan hiçbir haber alınamıyor. Sağ mı, değil mi? Bilmiyoruz. Avukatları ve ailesiyle görüştürülmüyor. Başkanın durumundan çok endişeliyiz. Hiçbir din ve hukukta bu tecridin yeri yok. İnsani değil. Kendi yasalarını dahi uygulamıyorlar. İmralı Adası’nda bulunan 4 tutukludan 35 aydır haber alınamıyor. Devletin kendi yasalarına saygısı yok. Her tutuklunun aile ve avukatlarıyla görüşme hakkı var. Ancak bu hak İmralı Adası’nda askıya alınmış durumda” şeklinde konuştu. 
 
’15 ŞUBAT'TA HERKES ALANDA OLMALI’
 
“Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” şiarıyla 10 Ekim 2023’te başlatılan kampanya kapsamında cezaevlerinde tutsakların 27 Kasım 2023’te başlattığı açlık grevin eylemleri değinen Reşit Öcalan, bu kapsamda 1 Şubat’ta başlayacak ve 15 Şubat’a kadar devam edecek yürüyüş için çağrıda bulundu. Reşit Öcalan, “Cezaevlerinde başlatılan açlık grevine tüm toplumun destek olması gerekiyor. Aynı şekilde tutuklu aileleri de tecride karşı Adalet Nöbeti başlattı. Tutsakların açlık grevi eylemi 15 Şubat'a kadar devam edecek. 15 Şubat'a kadar tutsakların talepleri karşılanmazsa, ölüm orucuna başlayacaklar. Bu da büyük bir tehlike. Cezaevlerinde ölümler olabilir. Bu ölümlerin olmaması için bir an önce görüşmelerin gerçekleşmesi gerekiyor. ‘Ben insanım’ diyen herkesin tutsakların taleplerinin karşılanması için destek olması gerekiyor. Kürt halkının da buna karşı 15 Şubat'ta yapılacak eylemlere destek vererek, alanlarda sesini yükseltmesi lazım. ‘Ben insanım’ diyen herkesin de destek olması gerekiyor” ifadelerini kullandı.  
 
MA / Mahmut Altıntaş